Derin gündemde kıl tüy muhabbeti!
Yazar: Agah Agamemnon
Türkiye, derin tartışmaların su yüzüne bilerek çıkarıldığı bir tartışma sürecini yaşıyor. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın çetecilikle yargılanmasını talep eden bir iddianame, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesindeki Ağustos 2006 değişiminden önce sanki otomatik bir şekilde bu tartışma sürecine yol gösteriyor.
İddianamenin hazırlayıcısı, kurumunu tarikatların boyunduruğundan kurtaran Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Yücel Aşkın'ın yargılanmasında da tartışılır suçlamaları dile getiren bir savcı. Bu savcı iddianamesini, nurculukla haşır neşir, çakmakçılıkla başlayan iş yaşamını gazete sahipliği ve MİT lojmanları dahil pek çok kamu tesisisin müteahhitliğiyle de doruklara çıkaran bir işadamının ifadesine dayandırıyor. Geçmişte nur risaleleri de satan bu işadamının, bir dönemler Yaşar Büyükanıt'a, PKK'ya para aktardığı iddialarıyla gündeme gelen çocuklarının suçsuz olduğuna ve yardım istediğine dair ‘kişiye özel' yardım mektupları yazdığı biliniyor. Kendi gazetesinde Hizbullah'ı övdüğü yazılar da döşenmiş. O Yaşar Büyükanıt ki, Kuleli Askeri Lisesi Komutanı olduğu 1983'te, Fethullah Gülen'in ışık evlerinden çıkmış 80 nurcu komutan adayı öğrencinin liseyle ilişkisini kesmiş! Bu yaşadıklarımız, bir dönemin öcünü almaya koşullanmış (Emin Çölaşan çok güzel ifade etmiş) birilerinin tezgahı olmasın sakın?
Ya 28 Şubat mimarlarından Tümgeneral Erol Özkasnak'a ve GATA eski Komutanı Tümgeneral Ömer Şarlak'a yönelik "eskortlu özel koruma" uygulamasının, "eskortsuz özel koruma" şekline dönüştürülmesi. Aynı şekilde Abdullah Öcalan'ı yargılayan Savcı Talat Şalk'a da bu muamele reva görülüyor. Devlet, böylelikle bu kişilere artık koruma amaçlı otomobil ve benzin vermeme kararı almış oluyor. Bu örnekler, öç alma değilse, nasıl tanımlanabilir?
***
Ege Üniversitesi'ne bakıyoruz: Kendilerine "Demokratik Devrimci" diyen bazı sol olduğunu iddia eden gruplar önce Aytaç Yalman sonra Hurşit Tolon paşaların konferanslarında, protestolar yapıyorlar. Yapabilirler. MGK'yı eleştirebilirler, paşaların yaklaşımlarını sorgulayabilirler. Ama, köktendincilerle devrim yolunda aynı yolda yürünemeyeceğini bilmiyorlar mı, bu devrimciler? Hiç, Bahman Nirumand da okumamışlar mı (İran'da Soluyor Çiçekler-Belge Yayınları)? Yoksa bilgi sahibi olmadan bırakın fikir sahibi olmayı, eylem sahibi mi oluyorlar? İslam Devrimi sürecinde, mollalarla yan yana olan solcuların nasıl da yok edildiklerini bilmiyorlar mı?
Üniversitelerinde, Fethullah'ın Tazmanya'daki okulunu sivrisinek ısırıklarıyla vücutlarının şişmesi pahasına bu ilin milli eğitim müdürü ve bir grup milletvekiliyle ziyaret eden ‘iletişimleri sağlam' dekanların olduğunu bilmezler mi bu gençler? Tabii, gazete de okumuyorlar herhalde; bu nasıl devrimci olmaksa! Bu dekanlar ellerini kollarını sallaya sallaya, kendi deyimleriyle PR'larını yapsınlar, öğrenciler nasıl olsa görmez. Üniversite bünyesinde, bilim üretmek ve öğrencilerin temel sorunlarını dile getirmek adına eylem yapmayı unuttular mı?
***
Böylesine kritik bir süreçte, bizim seçerek Meclis'e gönderdiğimiz CHP Milletvekilleri Bülent Baratalı, Türkan Miçooğulları ve Hasan Ören neler yapıyor? Kredi Kartı Yasa Tasarısı'nın görüşüldüğü gün, Baratalı ve Ören iddialaşıyor. Baratalı, "Tasarı görüşmeleri 24.00'ten sonraya kalacak, kalmazsa bıyık bırakacağım" diyor. Hasan Ören ise, görüşmeler 24.00'ten önce bitmezse yemek ısmarlayacağını söylüyor. Dikkatinizi çekerim, pek çok kişiyi borçları nedeniyle intihara sürükleyen ciddi bir konuda İzmir ve Manisa milletvekillerinin iddialaşması bu kadar düzeyli! Baratalı, tasarı maddeleri hızla geçilip görüşmelerin 24.00'ten önce biteceğini anlayınca önerge hazırlıyor, Başkanlık Divanı'na ulaşmadan önergesi çöpe atılıyor. Söz almak istiyor, arkadaşları engelliyor. Meclis Katip Üyesi Türkan Miçooğulları, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut'a "Baratalı'ya söz vermeyin" diye takılıyor, hatta maddeler geçtikten sonra Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'den konuşmasını kısa tutmasını istiyor. Çünkü gece yarısını geçmezse Baratalı bıyık bırakmak zorunda kalacak. Velhasıl, iki dakika farkla iddiayı Baratalı kaybediyor. İddiayı kaybeden Baratalı, 15 gün geçmesine rağmen sözünü tutmayıp arkadaşlarından tepki alınca, bıyık bırakmaya karar veriyor.
Bu bahsettiğim kişiler, CHP'nin İzmir örgütüne yıllarca yön vermiş hala da etkin isimler. Milyonlarca insanı ilgilendiren kredi kartları gibi ciddi bir konuyu nasıl da sulandırmayı becerebiliyorlar, şaşırıyorum. Türkiye, çok ciddi bir dönemi yaşarken; bu isimleri bir Ahmet Ersin bir Hakkı Ülkü gibi olamamalarından dolayı suçlamıyorum. Ama bir nebze olsun, kıldan tüyden muhabbetlerle vakit kaybetmemelerini öneriyorum. Çünkü halk o bıyığı bir keserse, kanı durduracak kan taşı bile bulmaya vaktiniz olmaz! Benden uyarması…
Hepinize iyi haftalar.