Bu hafta gazetelerde uzmanlardan öneriler başlığıyla ÖSS ile ilgili birçok haber yayınlandı. Yakınınızda bu sınavla cebelleşmek zorunda kalan gençler olmasa bile dikkatinizi çekecek türden haberlerdi bunlar.
Zevk almaya bak
En ilginciyle başlayalım. Bir Dershanenin Yönetim Kurulu Başkanı, ÖSS ve ÖSY'ye 37 kez katılmış ve başarılı olmuş. Öğrencilerin sınavı zevk aldıkları bir uğraş haline dönüştürmeleri durumunda başarının kaçınılmaz olduğunu sınava girerek kanıtlamaya çalışmış. Değerli eğitimci, sadomazoşist yaklaşımı sayesinde 37 öğrenciyi üniversite kapısında bıraktığının farkında değil herhalde. Bu örneğe bakarak ÖSS'nin sadece öğrencilerin değil eğitim yöneticilerinin de psikolojik yapısında önemli arazlara neden olduğunu söyleyebiliriz.
Tuvalet serbest
Geçmiş yıllardan farklı olarak çişin varsa altına yap yaklaşımı da terkedilmiş. Artık çişi gelen çocuğumuz bir refakatçi eşliğinde tuvalete kadar gidip rahatlayabilecek. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, sağlanan kolaylığın istismar edilmemesini rica etmiş. Çok çişe gitmeyi önlemek için de gençlere sularını yudum yudum içmelerini önermiş.
Kuru baklagilleri tüketmeyin
Sınava giriş evraklarınızı unutmayın, kaygıya kapılmayın, son gün ders çalışmayın, erken yatın erken kalkın, kuvvetli bir kahvaltı yapın önerilerinin içinde sınav öncesinde kuru baklagilleri tüketmeyin önerisi ise hayati bir önem taşıyor.
Hiperaktifler ayrı salona
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğu bulunan öğrencilerin ayrı bir salonda sınava girmeleri sağlanacakmış. Bilindiği gibi DEHB'li öğrencilerin, ilgileri çabuk dağılıyor. Dikkatlerin bir konu üzerinde toplamada zorluk yaşıyorlar. Dokunsal ve kinestetik girdileri daha iyi algılıyorlar. Uzunca bir süre aynı yerde oturak test sorularını yanıtlamak DEHB'li olmayan bir öğrenci için bile yeterince zor. Yaşadığı sorunu sağlık raporuyla kanıtlayan öğrencilerin ayrı bir salonda sınava girmelerini olumu bir değişiklik olarak yorumlayabiliriz.
Veliler de boş durmuyor tabii, onlar da işin manevi boyutuyla ilgileniyor. Türbelere, yatırlara bezlerini bağlayıp adaklarını adıyorlar. Büyük nineler de sınava girmeden önce alınması gerekli okunmuş pirinç ve şekerler ile ilgili hazırlıklarını tamamlıyorlar.
Bu haberleri okurken 1991 yılında girdiğim bu sınav öncesi yaşadığım tüm gerilimler geldi aklıma. Anne babamın kazanamasan da önemli değil demelerine rağmen hissettiğim kaygı çok büyüktü. Kim bilir şimdiye kadar kaç kişi hissetti bu kaygıyı? Kaç aile, kaç genç bu sınava bağladı ümitlerini?
Sonuçta bu pazar aynı koşullarda hazırlanmamış 1.5 milyonun üzerinde öğrenci, ÖSYM'nin deliklerini iyice daralttığı süzgeçten geçebilmek için ter dökecek. Sınav sonrasında sıfır çeken öğrenci sayısı ile geçmiş yıllarda sıfır çeken öğrencilerin sayıları karşılaştırılarak bu yılın başarı tablosu çizilecek. Eğitim sistemimizin ne kadar kötü olduğu yazılıp çizilecek. Uzmanların katıldığı televizyon programı yapılacak. Bütün zorlukları aşarak üniversiteye giren öğrenciler, mezun olduktan sonra kendi alanında iş bulmak için çalmadığı kapı bırakmayacak. Sonra geçim derdine yenik düşüp mezun olduğu alanda iş bulmaktan vazgeçerek, orman korucusu olabilmek için yarış pistlerinde bir atlet gibi koşmak zorunda kalacak.
Sonuçta ne mi olacak?
Sıfırı çeken eğitim sisteminin yarattığı binlerce genç Türkiye'de yaşamak kaçınılmazsa zevk almaya bakacak.
Sınava girecek öğrencilere, hayatlarındaki en önemli sınavın ÖSS olmayacağını hatırlatıyor ve başarılar diliyorum.