Sağlıkta öyle sıcak bir yaz geçiyor, Sağlık Bakanlığı öyle ardı ardına "icraat"larda bulunuyor ki hızına medya bile yetişemiyor. Sağlık çalışanları ve meslek örgütleri ayakta. Her an yeni bir şey çıkacak diye aportta bekliyorlar. Haksız da değiller. 1 Temmuz tebliğinden sonra yayınlanan atama nakil genelgesi, işbaşındaki değil tatildeki sağlıkçıları bile "hazır ol"a dikti. Burunlarından soluyorlar. Çünkü aylar önce Bakanlığa gönderip düzeltme yapılmayan hizmet puanları ile ilgili itirazlarını ikisi hafta sonunda geçen 5 günde yapmaları istendi. Belgeleriyle birlikte. Burunlarından soluyorlar, öfkeliler. İzmir Tabip Odası Başkanı Op. Dr. Suat Kaptaner, "Atama nakil genelgesi mi? Sefer Görev emri mi? Bu acele niye, savaş mı çıktı, seferberlik mi var?" diye sorarken, bu kez kulaklar işitti, gözler gördü tepkileri. Personel dağıtım cetvellerinin ölçütlerinin objektif ve hakkaniyetli olmadığına yönelik tepkiler de yankı buldu. Kaptaner ve ekibinin İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Mehmet Özkan'ı ziyaretleri de. Sonuç; Bakanlık, bu cetvelleri detaylı olarak 31 Temmuz'a kadar yeniden yayınlayacak. İtiraz süresi de 4 Ağustos'a kadar uzatıldı. Her ne kadar ekime ertelenmesi istenmiş olsa da kazanılan yine de ciddi bir başarıdır.
Bu arada Kaptaner'in dikkat çektiği bir başka nokta daha var. Kaptaner, başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarının, sürekli olarak internetten Bakanlık sitesini takip etmek gibi yazılı olmasa da zorunlu hale getirilmiş yeni bir görevi olduğunu belirtiyor ve ekliyor; "Bu siteyi takip etmez gelişmelerden haberin olmazsa suçlusu sensin. Duymama, görmeme, bilmeme hakkın yok. Oldu olacak bu görev yazıya dökülsün, resmileştirilsin."
<b<Hayalet hastane
Sağlık Bakanlığı döneminde icraatları çokça eleştiri alan Prof. Dr. Osman Durmuş, Türk Sağlık Sen'in TSS Dergisi'ne verdiği röportajda hükümetin sağlık politikaları konusunda görüşlerini açıklamış. Sağlık Bakanlığı'nı, "İnşaatını tamamladığımız devlet hastanelerimizi açamıyorlar. Bizim açık olan hastanelerimizi kapatıyorlar" diye eleştiriyor. Hafızam beni yanıltmasın ama kendi döneminde de öyle inşaatı başlamış yarım kalmış sağlık tesisi yatırımlarına sıcak bakmamışlardı. Örnek mi? Buca'da yapımı yılan hikayesine dönen Doğum Hastanesi ve Çocuk Bakımevi. Proje tarihi: 1991. İhale tarihi: 1995, Bitirilmesi planlanan tarih: Ekim 1998. Durmuş, Bakan olduğunda bu hastaneyi kucağında bulmuştu. O hastane hala "hayalet hastane..."
Gazeteciler salak mı?
Öyle sananlar var, hem de hastanelerde. Çünkü elimizde fotoğraf makineleri, kameralarla bir yere girdiğimizde saklamaya çalıştıklarını bulup çekeceğimizi ve yayınlayacağımızı düşünüyorlar.
Ve bizi böyle tam donanımlı gördüklerinde formalı özel güvenlikçiler kapıda önce "dur" ihtarı çekiyor, sonra da "giremezsiniz" diyor. Neden, çünkü elimiz kolumuz silahlarla dolu!
Her an her şey yapabilir, orayı havaya bile uçurabiliriz! Düşünce bu, böyle olunca da potansiyel suçlu muamelesi görüyoruz.
Önceki gün Atatürk Eğitim Hastanesi'nde yaşadığımız gibi.
Önce yetkililer bilsin, sonra da özel güvenlikçilerine anlatıp öğretsin.
Eğer gazeteci gizlediğinizi sandığınız bir şeyi çekecekse öyle kör gözüm parmağına, makinesi, kamerası elinde gelmez.
Hasta olur, refakatçi olur, şimdi mini mini fotoğraf makineleri kameralar var, onlardan yararlanır.
Hatta kameralı cep telefonundan. Artık bunun ayrımını yapın, öğrenin, öğretin.
Güvenlikçileriniz gazetecileri de taciz etmesin. Bilmem antalabiliyor muyum?
Dayıları kimler?
Eczacı Odaları, yeni eczane açılışlarında yetki sahibi. Sadece eczanenin metrekaresiyle değil, sahibinin eczacı, niyetin "ticarethane" olup olmadığına kadar inceliyor, muvazaa olmadığına kanaat getirilidiğinde açılışına onay veriliyor. Yıllardır verilen mücadelelerle kiralık diplomalarla, meslek dışı kişilerin sektöre girmesi engellenmeye çalışılıyor.
Ancak bu işi ciddi tutan İzmir Eczacı Odası'nın "muvazaa" raporuna rağmen biri Yeşilyurt, diğeri Mersinli'de "onay verilmeyen" iki eczane aslanlar gibi açıldı ve tıkır tıkır çalışıyor.
Tabii eczanelerin tıkır tıkır işlemesi için gereken doktor ayağı da. Onay alamadıkları odayı by pass edip Sağlık Bakanlığı'nın izniyle açılan iki eczanenin "dayıları kimler?" soruları yanıt ararken, göz hapsindeki bu torpilli iki eczaneye ciro patlaması yaptırtan Hipokrat yeminlililer yakayı ele vermiş. Yani bu işlerde parmakları olduğu ortaya çıkmış.
Burada İl Sağlık Müdürlüğü'nü kutluyorum. Çünkü bu iki camiayı da rahatsız eden sac ayağının "tıp" ayağını kesmiş. Daha doğrusu ileride farklı boyutlarda gündeme gelebilecek skandalları. Birinin yerini değiştirmiş, diğerini ise geçici görevlerle işlevsiz hale getirmiş. Bu eczaneler yakında sektörden elini çekecek mi göreceğiz.
Lugatımız zenginleşiyor
Sağlık Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı, yeni uygulamalarıyla lugatımızı zenginleştiriyor. "Tanıya dayalı (paket) fiyat" bunlardan biri. Sık sık karşımıza çıkacak, öğrenmekte yarar var:
Tanıya dayalı (paket) fiyat; "dahili ve cerrahi branşlarda sık karşılaşılan hastalıkların tanı ve tedavisi sırasında hizmet içeriği bakımından hasta bazında çok fazla değişiklik göstermeyen ve bu nedenle yaklaşık maliyeti önceden tahmin edilebilen tüm işlemlerin tek bir fiyat olarak belirlenmesidir. Sağlık kurumları, uygulama çerçevesinde vaka seçimi yapamazlar, hastanın tedavisi tamamlanıncaya kadar hastaneden taburcu edemezler. Sağlık kurumu, tedavi ile ilgili bilgi, belge ve raporların bir örneğini, isteği halinde hastaya vermek zorundadır."