Araya yıllık izin girince geçtiğimiz günlerde üniversite camiasının gündemine damga vuran bir olayın perde arkasındaki ilginç bir ayrıntıyı yazmak bugüne kaldı.
Biliyorsunuz DEÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzge Günal, bazı sorunları iletmek için randevu istediği rektör Prof. Dr. Emin Alıcı'ya ulaşamayınca ilginç bir yol bulmuştu. Prim ödeyerek aldığı muayene randevusuyla meslektaşı da olan Alıcı'yla görüşebilmişti. Ama bu görüşme Günal'a pahalıya mal oldu. Öğretim üyeliğine son verildi. Gelişmeleri tekrara gerek yok. Alıcı'nın kendisini küçük düşürdüğü gerekçesiyle hakkında soruşturma açılıp meslek yaşamına son verilen profesör Günal var ya... O Günal, rektörlük seçiminde en fazla oyu almasına karşın adı üçüncü sıraya yazılan Alıcı'ya karşı haksızlık yapıldığını ilk haykıran kişi. YÖK'ün uygulamasının demokratik olmadığını belirterek başta Tabip Odası olmak üzere sivil toplum örgütlerini tepki göstermeye çağıran, o unutulmaz eylemlerin önündeki kişi.
O dönemlerde araları iyiydi. Sonra... Aradan yıllar geçti, belli ki köprülerin altından da çok sular aktı. İkisi de ortopedi profesörü olan, aynı klinikte çalışan iki hekimin arası bir şekilde açıldı. (Bilenler biliyor) Ve bugünlere gelindi. O Günal Hoca şimdi yargıda hukuk mücadelesinde. Kadere bak...
Promosyon yasağı
İlaç tanıtım elemanları o kadar ileri gitmişti ki...
İlaçlarını belli sayıda reçete etme koşuluyla hekimlere sundukları armağanlar arasına "Nataşa"ların bile girdiğini yazmıştık, birkaç yıl önce de kıyametler de kopmuştu.
Biz "kral çıplak" deme cesaretini göstermiştik, ilaçtaki promosyon çılgınlığının ne boyutlara geldiğini ortaya koymuştuk. İyi de yaptık. En azından hekime neyin hediye edilebileceğinin bile adı kondu. (Tabii bu uyulduğu anlamına gelmiyor.) Neyse konumuz bu değil, İzmir Eczacı Odası'nın eczacılara getirdiği "promosyon yasağı."
SSK'lılara da açıldıktan sonra reçete sayıları artan eczaneler, bu bollaşmaya rağmen daha fazla hastayı kendilerine bağlayabilmek, hatta "sürekliliği"ni sağlayabilmek için başlamış cazibe yaratmaya. Eskiden katkı payları alınmazdı, ciddi bir "kötü rekabet"ti. Yüzde 10-20'ler emeklilerin, memurların maaşlarından kesilmeye başlayınca kendiliğinden uygulamadan kalkmıştı. Yeni promosyonları ise her ilaç alana çanta vermek. Vatandaşın "poşet" diye gördüğü ama eczacıya ciddi maliyeti olan çantalar. Eczanenin adının basılı olduğu karne kabı ile kalitesi "deri" düzeyine kadar vardırılan çantalar.
Çanta promosyonunun yarattığı rekabet Eczacı Odası'nı harekete geçirdi. Önce eczacılara tüzük hatırlatılıp bu promosyonlar yüzünden disiplin cezası alabilecekleri uyarısı yapıldı. Oda yönetimi, eczacıların ellerindeki promosyon malzemelerin tüketilmesi için de iki öneri getirdi. Karne kaplarına Oda'nın çıkartmaları (stiker) yapıştırılacak, hastaya öyle verilecek. Çantalar ise Oda'ya teslim edilecek, burada eczane isimleri kapatıldıktan sonra huzurevlerindeki yaşlılara dağıtılacak. Yani uyarı, sorun ve çözümüyle birlikte getirilmiş. "Mesleki saygınlığımızı zedeleyen ve maddi külfet getiren bu unsurların ortadan kaldırılması için gereken özenin gösterilmesi dileğiyle..." diye de amaç özetlenmiş.
Oda Başkanı Tuncay Sayılkan, promosyon uygulamasının komik durumlara yol açtığını söylüyor. Vatandaşın kapıdan eczacıya önce çanta verip vermediğini sornduğunu, vermediyse içeri girmediğini belirten Sayılkan, "Eğer çanta verene gittiğiyse bakıyor beğenirse eczaneye giriyor. Eczacı da ilaç danışmanlığı yapacağı yerde çanta rekabetinde. Çanta deyip, geçmeyin. Bir eczaneye maliyeti 500 ile 1.500 YTL. arası. Biz de bir yandan eczacımızın durumu zor diyoruz. Kim inanır bu ortamda böyle bir yakınmaya... Bu işe dur, dedik. Memnuniyet bildirenler çok" dedi.
Bu duruma en çok çantacılar üzülecek.
Kaybettik
Türk Tabipleri Birliği eski Konsey Başkanı Dr. Füsun Sayek'i kaybettik.
Ailesinin, dostlarının, meslektaşlarının, sevenlerinin başı sağolsun.