Genel seçimleri Tarhan Erdem'in anket başarısıyla tamamladık. Tarhan Erdem'in anketini açıkladığında yalan söylemeyeyim, geçmişten gelen ve halen süren Deniz Baykal husumetinden böyle bir sonuca ulaşmıştır diye düşünmüştüm. CHP ile AKP arasındaki farkı bu denli beklemiyordum.

Ben değil, son haftaya kadar AKP için araştırma yapan şirketler bile bu sonucu öngörmemişler. Ne olmuşsa son hafta olmuş.

DSP ile girişilen seçim işbirliğinin sonuçları alınamadı. Sanıyorum, CHP'de olduğu kadar DSP'de de bu konu tartışılacaktır. Eğer DSP bu sonuçları tartışmayacak ise onların da bir gelecek beklememelerinde yarar var.

Seçimin ilk sonuçlarının ardından Mehmet Ağar istifa etti. Mehmet Ağar bana göre son hafta biraz atak yaptı. Özellikle katıldığı TV programlarında kendisini iyi ifade etti. Ancak, sanıyorum ki bu anlatımları ve çabaları için geç kaldı. Ve sonuçta başarısız sonuç diyerek istifasını sandık sonuçlarının tümü gelmeden gönderdi.

Aynı beklentiye CHP için de girildi. Çarşamba günü CHP MYK'sında konu tartışılacakmış. Bu arada, Deniz Baykal'a yönelik saldırılar arttı. CHP'nin geldiği bu noktada sadece Deniz Baykal mı kusurlu?

Öylesine detaylı bir konuda kestirme yoldan Deniz Baykal'ı" suçlayıp, "gitsin" demek sorunu çözer mi?

İyi anımsıyorum. 4.5 yıl önce genel seçim sonuçları üzerinde değerlendirmeler yaparken, bulunduğumuz gazetede CHP'nin sadece kıyı kesimlerinde kaldığını gördüğümüzde "Plaj Partisi" başlığını atmıştık. Bu espriye kızanlar olmuştu. Şimdi baktığımızda kıyılardaki bazı bölgelerde de CHP birinci parti olma özelliğini yitirdi.  

Kurmaylar ne olacak?

CHP'nin şu anda yeni yapılan genel merkezinde önemli sayıda kurmay sayılan isim var. Ancak, seçimlerin hemen öncesinde iktidarını yitirmiş bir İzmir örgütünün bile değiştirilip, seçime hazır hale gelmesini sağlayamadılar. Daha sonra da İzmir'de seçim kampanyasına girildi.

Emin olabilirsiniz ki, bazı bölgelerde CHP hala başarılı olduysa onu yerel yönetimlerdeki bazı isimlere borçlular. Yerel yöneticiler, İzmir'deki il örgütündeki zaafiyeti kapatmak için çaba sarf ettiler. O da olmasaydı, İzmir'de "Nasıl olsa bu seçmen CHP'li. Tıpış tıpış bize oy verecekler" anlayışı daha büyük bir kayıp yaşatacaktı.

Adayların ön sıralarda olanları zaten yerlerini garanti görüp telaşlanmadı. Son anda listeye konulan Esnaf Birliği Başkanı M. Ali Susam'ın çabaları, onun arkasında gerçekten 2. bölgede büyük bir efor sarf eden eski İl Başkanı Selçuk Ayhan burada 6 milletvekilliği sonucuna ulaşılmasında rol oynadı. 1. bölgede ise Rıfat Nalbantoğlu, Fahrettin Demir gibi isimler büyük çaba harcadı. Ama burada 5 milletvekilliği kazanan CHP, başarısız gibi göründü. Oysa, baraj sistemini MHP'nin aşacağı biliniyordu. Burada milletvekili kaybı ancak CHP'nin "Biz yüzde 50'ye yakın oy alacağız" iddiasıyla mümkündü. İzmir'de bir miktar oy yükselten CHP iddiasından uzak bir oranda seçimi tamamladı. Tüm bu anlattığım faktörler devreye girmeseydi, AKP şimdi İzmir'de de birinci parti olacaktı.

CHP'de şimdi "bir kişinin" gönderilmesiyle bu sorunun çözülüp çözülemeyeceği tartışılacak.

Bence CHP politikaları tartışılmadan, sadece Deniz Baykal'ı suçlu ilan edip, sorunun çözeceğini sanmak büyük bir yanlışlık olur.

Eğer Deniz Baykal gidecekse o zaman benim radikal bir önerim var.
Partinin başına İstanbul Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras davet edilsin!
Uras, ile birlikte bu kez CHP'nin "Sağa açılma" politikasına ara verilip, "Sola açılmayı" denesin.

CHP eğer böyle bir parti olarak ana muhalefette kalacaksa hiç olmazsa "sağcı" damgasını yemeksizin, solcu bir parti olarak muhalefette kalsın.

Belki o zaman işe yarar!