Başbakan bile farkına vardı!...
Yazar: Barış Kudar
Medyanın büyük bölümünü şu ya da bu şekilde yanına çeken, Milliyetçi Hareket Partisi'ni (MHP) koltuk değneği gibi kullanan ve ne hikmettir bilinmez Demokratik Toplum Partisi'ni (DTP) önemli kararlarda yanında bulan (!) Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bile tehlikenin farkına vardı!..
Kasımpaşalılığı ile övünen, hükümet ettiği vatandaşını azarlayan, işine gelmeyen eleştirilere çok kızan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yine esip gürledi... Partisinin Grup Toplantısı'nda açtı ağzını, Türkiye'yi nasıl bir tehlikeye götürdüğünü dile getirenleri (kendisi de tehlikenin sonuçlarının altında kalacağının farkına varmış ki) ağır bir dille eleştirdi. Peki Ne dedi Sayın Recep Tayyip Erdoğan?..
"CHP ve onlarla hareket eden medya grubunun nasıl yaygara kopardığını görüyoruz. Dünyaya iki Türkiye fotoğrafı vererek, sanal kutuplaşmalarla, gerilimi artırarak netice alacaklarını zannediyorlar.
Türkiye'de bir kaos ve tutarsızlık varsa o da bu başlıkları atanların kafasındadır. Derdiniz başka. Açık söyleyeyim aslında çıkarlarınızı tehlikede görüyorsunuz yoksa laikliği değil. Bu manşetler yalnızca çıkar kavganızı örtmek için bir maske. Tıpkı bazı protesto gösterilerinde cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ün, Bolşevik Lenin'e meşruiyet kazandırmak için istismar edilmesi gibi, siz de laiklik üzerinden kendi çıkar kavganıza meşruiyet kazandırmanın peşindesiniz..."
Bekir Coşkun'un dediği gibi: Peh peh peh...
Başbakan Erdoğan devam ediyor:
"411'i kaos olarak göstermek suretiyle, demokrasiyi yok farz edeceksin. Parlamentoda geçerli toplam oyun yüzde 80'i bu yasa değişikliğine evet diyor, sonra kalkıyor, yüzde 20'ye mahkûm ediyorsunuz. Aynı şekilde, bu evet' diyenlerin arkasındaki yaklaşık toplumsal destek, yüzde 73'tür. Yüzde 27'ye bunu mahkûm etmek istiyorsunuz. Bunun demokratik ilkelerle uyumlu yanı olabilir mi?.."
Ben rakamları en iyi kullanan siyasetçi olarak Süleyman Demirel'i tanırdım. Meğerse O'nu da aşacaklar çıkabilecekmiş...
22 Temmuz Akşamı ekranlara çıkıp "Ben hep mutabakat arayacağım" sözü veren kendisi değilmiş gibi... Uzlaşmaya yanaşmayan, "Ben yaptım oldu" mantığı ile hareket eden Sayın Başbakan yaptıkları ile Türkiye'yi nasıl bir kaosa taşıdığının farkına varmış olacak ki açıyor ağzını:
"Ayıptır ayıp, izan, insaf gerekir. Sizin istediğiniz düzen, demokrasi değil, düpedüz diktatoryal bir düzendir..."
Pek iyi...
O zaman sizin istediğiniz nedir Sayın Başbakan?..
Toplumun büyük kesiminin tepkisini çeken, onları meydanlara iten, Yargı organlarının uyarılarını önemsemeyen tutumunuzla siz ne istiyorsunuz? Sizin uygulamalarınıza demokrasi denecek... Söylemlerinize "ayıp" denmeyecek... Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin Şeriat Devleti'ne dönüşmesi için adımlar atılacak bunlara "izan ve insaf gerekir" demeyeceksiniz. Ve size "istikrar" hatırına destek verenler dayatmalarınız karşısında uyanıp uyarılarını dile getirdiklerinde onları yerden yere vuracaksınız...
Sonra da tehlikenin farkına varanları "Sizin istediğiniz düzen, demokrasi değil, düpedüz diktatoryal bir düzendir..." diyerek suçlayacaksınız...
AKP Genel Başkanı, Başbakan'ın bu duruşu, gelen tehlikenin farkına vardıklarının göstergesidir. Laik Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmanın "Laikliğin en büyük güvencesi benim" biçimindeki söylemlerle mümkün olmayacağının bilincine varmışlar ki yandaşı olsa da olmasa da medyaya yüklenerek bunun itirafını dile getirmektedirler.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın düştüğü durumu en güzel Bekir Coşkun ağabeyimiz dile getiriyor:
"Bu türban dayatmasından sonra kim inanır, AKP'nin Türkiye'yi uygarlığa taşımak istediğine?.. Kim inanır, laik sisteme bağlı kalacaklarına?.. Kim inanır, çağdaşlıktan yana olduklarına?...
Kim inanır, Türkiye'nin İran olmayacağına?
Kim inanır, demokratlıklarına?
Kim inanır; samimiyetlerine?
Kim inanır; dürüstlüklerine?
Kimse inanmaz...
O zaman Başbakan daha da kızar.
Bunun adıdır işte:
Çarşafa dolanmak..."