20 Haziran’daki İzmir İl Kongresi’nde AKP Genel Merkezi’nin yani Başbakan Erdoğan’ın adayı belli oldu: Avukat Ömür Kabak...
28 ilçe başkanının dayatmasına rağmen Kabak’ın aday yapılmasının şifrelerini birlikte çözeceğiz.
Öncelikle İzmir’in yeni il başkanını biraz tanıyarak başlayalım.
Kimdir bu Ömür Kabak?
1962 İzmir Çiğli doğumlu... Hayata "sıfır" noktasından başlamış Rumeli göçmeni bir ailenin çocuğu. Tırnaklarıyla kazıyarak sürdürdüğü hayat yolculuğunda okulların neredeyse tamamından birincilikle mezun olup, "hakim" çıkmış.

Ağrı Doğubayazıt’ta görev yaptığı sırada bir günde yüzlerce dosyayı karara bağlamasıyla adı "Süper Hakim"e çıkmış bir hukuk adamı.
Kendisi gibi hakim olan eşiyle birlikte 1991’de serbest avukatlığa dönüp, memleketi İzmir’e yerleştikten sonra ilk siyaset sınavını 1994’te DYP’nin Çiğli belediye başkan adayı olarak vermiş bir siyaset adamı.
Daha sonra dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura’ya iki yıl kadar hukuk müşaviri olarak hizmet vermiş sıra dışı bir bürokrat.
"Allah bana 'Hayır' diyen danışmanlar versin" duasını dilinden düşürmeyen Özfatura’ya en fazla "Hayır" diyen danışman olarak ün yapmasına rağmen "Başkan’ın etrafında kümelenen yalaka yapıyla daha fazla yan yana duramadığı için" istifa edip avukatlığa geri döndü.
Görevi başında sadece yanlışlara "hayır" demekle kalmadı, 20 kişilik müteahhit çetesinin silahlı saldırısında bile "Allah’a bir can borcumuz var" diyecek kadar da cesur, gözü karaydı.

Uzun süre ara verdiği siyasete 2003’te AKP çatısı altında "devam" kararı aldı. Ali Aşlık yönetiminin "teşkilat başkanı" olarak önemli başarılara imza attı.
Vekil olma hayali kuran Aşlık’ın gönlündeki il başkanıydı. Ancak gençliğin verdiği heyecan bir grup dostunun ısrarıyla birleşince altın tepside sunulan il başkanlığını elinin tersiyle itip Ali Aşlık’ın karşısına rakibi olarak dikilme cesareti gösterdi.
Çünkü, il başkanlığını birilerinin lütfuyla değil bileğinin hakkıyla kazanmak istiyordu.
Ve siyasette ahde vefaya, emeğin karşılığına en çok inanan biri olarak Ali Aşlık’ın Ankara’ya gitmesini de en çok o istiyordu.
Ancak siyasette göremediği şey, her şeyin göründüğü gibi olmadığıydı. Onu adaylık yoluna iten sözüm ona dostları tarafından satışa getirildiğini, başka bir adayın altına sokulduğunu gördüğünde iş işten çoktan geçmişti.
Ve kamuoyuna olan biteni tüm çıplaklığıyla açıklayacak kadar da yürekli bir duruş sergiledi bu sürecin ardından.
Partisine "Valilik İl İnsan Hakları Kurulu Üyesi" sıfatıyla hizmet üretmeye devam etti.
Gazetelerde yazdığı makaleler, birlikte sunduğumuz televizyon programındaki sözleri aslında hep doğrudan, adaletten yanaydı.
Yanlışa "yanlış" diyen yapısı nedeniyle bazı kesimler tarafından sevilmese de, aldırmadı, kararlılıkla Çiğli belediye başkan adaylığına yürüdü.

"Çiğli’nin Ömür’ü" sloganıyla yola çıktı ve partisinin hezimete uğradığı İzmir’de Büyükşehir adayı Taha Aksoy’dan fazla oy alan tek ilçe belediye başkanı olarak adından söz ettirdi.
Ve de partisinin son üç seçimde aldığı mutlak oy bareminin çok üstüne taşıdı.
Belediye başkanı olamadı belki, ama bugün il başkanı olmayı fazlasıyla hak etti.
İzmir’de merkez sağ oylarını CHP’ye kaptıran Başbakan Erdoğan, İzmir politikasında ilk kez doğru bir adım attı ve gerçeği görerek merkez sağ kökenli, İzmirli bir siyasetçiyi kentin en önemli koltuğuna oturttu. İzmir’in kapılarının Kayserililer, Karadenizliler ve Konyalılar'la açılamadığını deneyimleriyle öğrendi çünkü.
Ancak ve ancak İzmirli bir kaptanın kontrolünde diğer değerlerin de katkısıyla bu geminin hedefteki limana ulaşabileceğini anladı.
29 Mart’tan sonra CHP açısından "dikensiz gül bahçesine" dönüşen İzmir’de siyaset, işte şimdi, "AKP’nin Ömür’ü" ile biraz renklenecek, heyecanlanacak.

Ömür Kabak, dik duruşu, İzmirce konuşması, göçmenliği, merkez sağa yakınlığı, teşkilat ve seçim tecrübeleriyle bu işi layıkıyla yapacak bir isimdir.
Doğru bir yönetim, düzgün bir stratejisiyle Kabak, partisine beş yıl sonra İzmir’in kapılarını açan isim de olabilir.
Yorumlarım sizlere biraz subjektif gelebilir. Ama inanın Ömür Kabak tüm bunlardan daha fazlasını hak eden düzgün bir siyaset adamıdır. Siyasetin mayası insandır ve dostluğun da partisi olmaz.
Gelelim 28 ilçe başkanını arkasına almasına, adaylığını da açıklamasına rağmen il başkanlığını kaçıran, genel merkezin adayı olamayan Aydın Şengül’e...
Önünde hala aday olma şansı var. Tabii ki iki hafta önce "Kapıda bekçi de olurum" dediği Başbakan Erdoğan’a bayrak açarak...
Bildiğiniz gibi Şengül’le çok da hoş anılarımız olmadı. Siyasette uzun süreli dostlukla da düşmanlık da olmaz. Gelinen noktada kendisine kırgın ya da kızgın da değilim.
Ama 08.11.2008 tarihinde yine bu sitede kaleme aldığım, "Sarı Öküz Benim" başlıklı yazıdan bir paragrafı hatırlatmakta yarar görüyorum zat-ı âlilerine...
Bakınız tam 7 ay önce ne demişiz...?
"Demirden korkan trene binmez" ya da "hamama giren terler" derler.
Ben başına gelecekleri aylar öncesinden öngörmüş, işsiz kalmayı göze almış, bulunduğu noktayı "mevki" değil "mevzi" olarak kabul etmiş, her siyasi partiden en taze haber ve yorumları tüm objektifliğimle kaleme almaya çalışan biriyim.
Allah'a çok şükür ki kalemimi kırdım, ama satmadım.
Umarım bana bunu yapanlar da başlarına gelecekleri öngörmüştür. Çünkü siyaset mezarlığı kendini vazgeçilmez sanan eski il başkanı, eski milletvekili, eski il başkanı danışmanı ile doludur”
Tüm bu yaşananların ardından sanırım bu kadarı da benim hakkım. Ne dersiniz?..