Küçüklere masalı boş verin; Kırmızı Başlıklı Kız’ın öyküsüne, Aziz Nesin’in daha o yaşarken “Şimdiki Çocuklar Harika” dediği bugünün kuşağının inanacağını sanıyorsanız; aldanıyorsunuz. Çocuklar inanmayacak masallara ama, büyüklere anlatılan masallar değme sinema filmlerinin senaryolarını aratmayacak halde ve hala “gişe” yapıyor!

Bir ülke düşünün; imzalı-imzasız belgelerin ortalıkta uçuştuğu... Ama hepsinin gelip aynı yerde buluştuğu... “Yeşertile yeşertile” iktidara getirtilen birilerinin makam sahibi yapıldığı... “Our boys” adı verilen 5’li; ülkenin böğrüne hançeri sokuyor 29 yıl önce ve başlıyor film. Önce “liberal” sonra “sadakacı” hale getiriliyor toplum. “Yeni cip”liler ile bunları iktidara getirenler arasında çelişkiler ifade edilir hale gelirken; İzmir Hisar Camisi’nden emekli vaizin kolları her tarafı sarmışken; buyurun gelin masalımızı dinleyelim.

Hazır birinin “Temiz arkadaş” dediği, elin Alman’ının “Nitelikli dolandırıcılık”la itham ettiği kişinin başında bulunduğu kurumla bir derdimiz olmadan; “Akıllı işaret” koymadan yazalım masalımızı. “Akıllı işaret” koysak da koymasak da gerçekte çocukların bu masala inanacağı yok ama, biz tedbiri elden bırakmayalım. Siz bilirsiniz isterseniz bu yazıdan çocuklarınızı uzak tutun; çünkü sizi utandırabilirler!

Hikaye bu ya; bir memleket varmış yeryüzünde; Asena’nın peşinden çıkıp gelmiş bugünlere. Yedi düvele yayılmış, yedi düvelle harp yapmış. Sonra Malazgrit’ten ilk girdiği yeri yurt tutup 86 yılını geride bırakmış. Biraz hırpalanmış, “hasta” olmuş; orasından burasından kemirilmiş ama son 86 yılını bugüne getirmiş. Bu 86 yıl öyle kolay da geçmemiş... İsyanlar, bol idam sehpaları, darbeleri, “Komünizm gerekiyorsa biz getiririz” diyenleri, “Odunu koysam seçtiririm”cileri, ağır sanayi deyip yıllar sonra kurulan yeşil holdinglerle yoksulları soyanları, suntacıları, ”ceketi atsam sandıktan çıkar”cıları, bol imam hatipcileri, fırçasını önce ülkesinin aydınlık geleceğine vuran sonra da görevini bitirmenin hazzıyla tuailinin karşısına geçeni, failleri meçhulleri vakayı adliyeden sayanları, prensleri ve prensesleri ile soygunu meşrulaştıranları, anayasayı bir kez delenleri, memleket meselelerini “küçük Turgut”a havale edenleri, “verdiysem ben verdim”cileri, “aile fotoğrafları”nın baş aktörleri, Mavi Akımcıları, Tofaş ihalesi meraklıları, kurşunları “şeref”e göre sınıflandıranları, laikleri şişe geçirmek için yanıp tutuşanları, Versace’den vazgeçemeyenleri...

80’inde emanetçiliğe yeniden soyunanları, dünün yağdanlıklarından yandaş medyaya adı çıkan “ben hoca efendiye hayranım” diyenleri, soldan sağa, Soros aracılığıyla çark edenleri, medya maydanozluğundan vazgeçmeyen aydınları, çocuğuna takacağı altını çakma ruhani lidere okutmak için ABD kapılarını aşındıran tıp doktorları, şovmenleri, şarkıcıları, yazıları nedeniyle tehdit edilenleri korumak yerine “bu işten vazgeç” diye uyaran bürokratları, katilleri posterler önüne çıkartıp hatıra fotoğrafı çektirenleri, katili bulmak yerine cinayete kurban giden genç kızın ailesine “kızınıza sahip çıksaydınız” diyeni, 1 Mayısları gaza bulayan “gazcı kardeşler”i...

Andıçcıları, tak-şak’çıları, Dolmabahçe’de Fenerbahçe muhabbeti yapanları... Elektronik muhtıracıları, mısırcıları, Galataportcuları, gemicileri, tersanecileri, Ali Diboları, Veli Diboları, şeyini şey edenleri, seçim mitinglerini daha kalabalık göstermek için foto montajdan medet umanları, küçük velileri, büyük velileri, şahin ibrahimleri, bastonlu darbe heveslileri, Yeşil’leri, morları, ulusal sermaye birilerine peşkeş çekilirken fırsat bu fırsat deyip mensuplarının birikimleriyle kurulan bankayı yabancıya satmayı etik görmeyenleri, altı Paris üstü Mekkelileri, soldan gelip ikbal için adres değiştirenleri, çakma lady'leri, apronda deve kesip kutlama yapanları, şıpıdık terlikleriyle eşi arkasında VİP’den çıkanları, çok kızınca “ananı da al git” diyeni, yine bacak kadar çocuğa kızıp tırnaklarını çocuğun boynuna geçireni, bizim Çalıkçıları, damatları, eksalanslarının karikatüristi, eski mahalleden yeni mahalleye geçip caka satanı, seni bu durumdan ben kurtarırım deyip, amiral gemisinin patronuna şarkı söyleyip dümene geçmeye çalışanı...

Sıkılmayınız lütfen; hepsi bu masalın birer kahramanı. Eksiği var üstelik hem de çok! Her gün gözümüzün içine baka baka gazetelerde, tv ekranlarında, meydanlarda, toplantılarda, açılışlarda, kapanışlarda boy gösteren zevat bunlar. Güce tapan, köleliliğini incelte incelte; hiçbir incelticiye gerek kalmadan kim hedefindeyse o kesime “fifty fifty” karışanlar ama payına ne kadar düştüğünü hiçbir zaman bilemediklerimiz bunlar. Kimi zaman “Yüzde 10’cu” olarak çıkıyor karşımıza kimi zaman bizzat ortak! Kimi zaman ise deliğe süpürülecek noktada olabiliyorlar...

“Bağımsızlık mı, o da nedir? Paranın dini imanı mı var canım?” diyen, okyanus ötelerinden şekillendirilen, bir gözünü ne idüğü belirsiz, yoksul Arap halkların sırtından biriktirilen “Körfez” paralarına diken, mayını temizletirken ülkeyi koca bir mayının üzerine oturtan, eşbaşkanlık hayali kuran, ikiz düzenlemelerle BOP’un değirmenine su taşıyan...

Peki, yorulmayın; yormayayım sizi. Bu pilav daha ne kadar su kaldırır bilinmez ama; zaten neredeyse hayatınızın 24 saati bunlarla geçiyor. Adı üzerinde hikaye bu ya... Mışıl mışıl uyudunuz, kuzu kuzu ne dendiyse yaptınız, kömür için gözünüz yolda, bir kap yemek için kuyruklarda; bu masal kahramanlarının marifetlerini dinleye dinleye geldiniz. Naçizane önerim, bu masalı çocuklarınıza anlatmayın; size olan inançlarını yitirmesinler!

Ve noktayı büyük ozanın dizeleriyle koyalım:

“Akrep gibisin kardeşim/ korkak bir karanlık içindesin akrep gibi...”