kent

Ercan Sever

Tam zamanlı dizi-tam zamanlı işkence

Yazar: kent
“İzlememe, tercih etmeme özgürlüğüne sahipsin” denebilir. Ancak konu aile saadeti olunca özgürlük yerini koşullu kabullenmelere bırakıyor. Yoğun mesaili çalışma yaşantımız nedeni ile zaten sık görüşemediğim eşimin yerli dizilere kapıldıkça dünya ile bağlarını koparması aile içi iletişime darbe vuruyor.

Bizim ve bizim gibi binlerce evde yerli dizi sırasında ne pahasına olursa olsun kanal değiştirmeme, anayasanın vazgeçilmez maddeleri hükmünde. Geçen annesinin odadan çıkmasını fırsat bilip kanal değiştirmem karşısında küçük kızım anında bağırarak beni annesine jurnalledi. O karışık ve saçma ilişkilerden dört yaşındaki bir kız çocuğu ne anlar bilinmez. Herhalde annesinin dizileri nefesini tutarak izlemesi kızımın ilgi nedeni.

Çok olduğumuzu düşünüyordum ama her geçen gün dizi yorumu yapan arkadaş sayısının arttığını gözlemliyorum. Yerli dizi düşmanlığı konusunda aynı safta olduğumuzu bildiğim bazı dostlarımın, kıyısından köşesinden dizi takip ettiklerini öğrendikçe kendimi cephede terkedimiş asker gibi hissediyorum.

Isınamadığım yerli dizi kavramı son dönem yapımları ile öfke duygularımı kabartıyor. Aynı duyguyu TRT’nin alternatifsiz olduğu yıllardaki sıkıcı pazar eğlence (!) programlarında yaşamıştım. Edebiyat uyarlaması olmaktan daha ilk bölümde çıkan yerli diziler saatler aşan bölümleri ile günleri birbirine bağlıyor. Ortalama 20:00 sularında başlayan diziler bir sonraki güne sarkarken, dizi sonunda akılda tek kare kalmaması özel bir yapımcılık başarısı (!) gerektiriyor.

Tam zamanlı yayın kavramı yerli dizilerde hayat buldukça seyir keyfi yerini seyir zulmüne bırakıyor. Dizi karakterinin çalan telefona yanıt vermesi on-on beş dakikayı buluyor. Uzun ve anlamlıymış gibi görünen bakışlar, uzatmaların temel nedeni. İsmini hatırlamıyorum, geçen denk geldi, dizi kahramanı taksiye bindi ve yolculuk bitmek bilmedi. İddia ediyorun dizide geçen o süre içinde taksi ile Karşıyaka’dan havaalanına gitmek mümkün olabilirdi.

Dünyada iz bırakmış tüm felsefeleri kıskandıran diyalogları ile her bir dizi senaristinin farklı felsefe akımlarını temsil ettiğini düşünüyorsunuz. Çok değil, yaşı 10’u bulmayan çocuk karakterler bile William Shakespeare eserlerindeki bilgelerin repliklerini gölgede bırakan konuşmalar yapıyor.

Yapım firmaları risk almak istemiyor, Özcan Deniz’in konaklı dizileriyle başlayan furya yalı, köşk, zengin ve yakışıklı erkekler, alımlı bayanlarla dolu dizilerle devam ediyor. Edebiyat soslu, renksiz oyunculuk bezeli konsantre senaryolar hayatlarımızdan zaman aparıyor.





Bu Kategorideki Diğer Haberler

Hakkari şarapçılığı ve Asuri şarap kültürü

Akdeniz havzasında şarap ve şarapçılığın tarihiyle ilişkilendirilmeyen ulus veya uygarlık yok gibidir. Neredeyse bu coğrafyanın tüm ulusları şarapçılık tarihinin kendileriyle başla... Devamı

Tarihte Moğol Yağmacıların Yapamadığını Defineciler Yapıyor

Uygarlık tarihinin zengin coğrafyalarından birinin üzerinde yaşıyoruz. Onlar hatta yüzlerle ifade edilebilecek, toplum, ulus, uygarlık ve devletin yaşadığı, hüküm sürdüğü Anadolu co... Devamı

Anadolu tarihinde Süryani ve Ermeni kadınların türküleşen dramları

Türkü sevsin veya sevmesin herkesin duyduğunda mırıldanarak eşlik ettiği bazı türkülerin, popülaritesinin ötesinde derin anlamlar taşıdığını biliriz. Bireyin veya toplumun yaşadı�... Devamı

Sümer Türkmenleri, Akad Türkçesi, Türkler'in uzaylı ataları

Ulusçu fanatizm, dinci fanatizm ile aynı genlere ve karaktere sahiptir. Her iki akım da, akıl dışı savrulmalara açık, mistik, mitolojik ve ezoterik kurgular ile uygarlığa giydirilmeye çal... Devamı