Marmara Depreminde bölgede bulunan hastanelerin tamamına yakını olumsuz etkilendi. Binaların yüzde 50si tamamen kullanılamaz hale gelirken, yüzde 30u da ciddi hasarla çıkmıştı.
Türkiyede yürürlükte bulunan Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkındaki Yönetmelike göre topraklarımızın yüzde 66sı, nüfusumuzun yüzde 71i, toplam belediyelerin yüzde 68i (1900 adedi) 1. ve 2. derece deprem belgeleri içinde yer almaktadır.
3. ve 4. derece deprem bölgelerini de dikkate aldığımızda topraklarımızın yaklaşık yüzde 92si deprem tehlikesi altında bulunmaktadır. Bu bilgiler göstermektedir ki deprem, neden olduğu can ve mal kayıplarının fazlalığı sebebiyle acilen önlem alınması gereken doğal afetler sıralamasının başında gelmektedir.
Deprem kamu binaları ve hastaneler
Şu an itibariyle Türkiye genelinde Sağlık Bakanlığına bağlı toplam 832 hastane bulunmaktadır. Bu hastanelerin toplamı yaklaşık 10 milyon metrekarelik kapalı alana sahiptir. Türkiye nüfusunun yüzde 71inin 1. ve 2. derece deprem alanı üzerinde yaşadığı; hastanelerin de nüfus yoğunluğuna göre dağıldığı düşünüldüğünde, ülkemizdeki hastanelerin çok büyük bölümünün en üst düzeyde deprem tehlikesi altında olduğu söylenebilir.
İnşaat Mühendisleri Odasının resmi verilerden yaptığı derlemeye göre, Türkiyede kamuya ait binaların toplam sayısı yaklaşık 80 bin civarındadır.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca gerçekleştirilen Deprem Şurası Eylem Planı çerçevesinde 2005 yılında yapılan envanter çalışmaları sonucunda ülkedeki toplam kamu yapıları stokunun da yaklaşık olarak bu sayıda olduğu belirtilmektedir.
Kamuya ait yaklaşık 80 bin bina içinde şu ana kadar güçlendirme projesi hazırlanan bina sayısı 1082dir. Bu oran toplam içinde yüzde 1,3e karşılık gelmektedir. Şimdiye kadar güçlendirme imalatı tamamlanan ve yapılmakta olan bina sayısı ise 764tür ve bu sayı toplam içinde binde 1e denk düşmektedir.
Türkiyedeki kamu binalarının şu ana kadar yapı denetim sistemi içinde olmadığını, 1999 Körfez depreminin çok geniş bir alanda etkili olduğu, şehirlerdeki alt yapı çalışmalarının -İstanbul Cerrahpaşa Hastanesi örneğinde görüldüğü gibi- kamu binalarında büyük hasarlara yol açtığını hatırlayalım. Güçlendirme projesi hazırlanan binaların oranının yüzde 1,3 ve güçlendirme yapılan bina oranının ise binde 1 seviyesinde olması, aklımıza dahi getirmek istemediğimiz sonuçlarla karşılaşmamızın neredeyse kaçınılmaz olduğunu ortaya koymaktadır.
Hastanelerin durumu ise daha da vahimdir.
Türkiyede toplam 9 bin 503 hastane binasının 6 bin 640 tanesi ve dolayısıyla 3te 2sinden fazlası 1.ve 2. derece deprem bölgesi üzerinde bulunmaktadır.
Bu bölgelerde bululan binaların yalnızca ve yalnızca 54ünün güçlendirme projesi hazırlanmış durumdadır.
Güçlendirme imalatı tamamlanan ve yapılmakta olan hastane bina sayısı ise 55tir ve bu sayılar oran itibariyle yüzde 1in altında kalmaktadır.
Resmi verilere göre, önümüzdeki 3 yılda da 332 hastanenin daha yapımının tamamlanması düşünülmektedir.
Yine, 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinden hemen sonra Dünya Bankası kredisi ile gerçekleştirilen proje kapsamında, İstanbul ve İzmirde deprem dayanımları incelenen hastanelerin toplam sayısı 56dır.
Bu hastanelerde bulunan toplam bina sayısı ise 644tür. Güçlendirilmesi gereken ve güçlendirme projesi hazırlanan bina sayısı ise 508 adettir. Görüldüğü gibi güçlendirilmesi gereken binaların oranı yüzde 78 olmaktadır.
İstanbulda deprem dayanımları incelenen devlet hastaneleri sayısının 26 olduğu; bu hastanelerdeki toplam bina sayısının ise 323 olduğu belirlenmiş olup, güçlendirilmesi gereken ve güçlendirilme projeleri hazırlanan bina sayısı ise 279dur. Güçlendirilmesi gereken hastane binalarının oranı ise yüzde 86 olarak belirlenmiştir. Yukarıda ifade ettiğimiz hastane binaları içerisinde üniversite hastane binaları bulunmamaktadır.
İzmirde deprem dayanımları incelenen devlet, SSK, belediye, üniversite ve ordu hastanelerinin sayısı 30dur. Bu hastanelerde bulunan toplam bina sayısı 321, güçlendirilmesi gereken ve güçlendirme projeleri hazırlanan bina sayısı ise 225tir. Güçlendirilmesi gereken binaların oranı, toplam bina içindeki sayıya bakıldığında yüzde 70e ulaşmaktadır.
Çözüm önerileri
Ülkemizde, depremlerde yaşanan can kayıplarının önüne geçilmesi, oluşacak maddi hasarın en aza indirilmesi için her şeyden önce kapsamlı ve etkin bir yapı denetim sisteminin bir an önce uygulamaya sokulması gerekmektedir.
Böyle bir sistemde bütün kamu yapıları yapı denetim kapsamına alınmalı, TOKİ, KİPTAŞ ve benzeri kuruluşların inşaatlarının denetimi, yapı denetim sistemi içerisine dahil edilmelidir.
Yapı denetiminde meslek odalarının sürece daha etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modeline ihtiyaç vardır.
Peki, hastane çalışanları deprem ve diğer afetlere hazır mı?
Hayır!
Düzenli, planlı bir hazırlık çalışması yok. Hastanelere gönderilen resmi yazılarla yapılması istenen masa başı tatbikatları, yangın tatbikatları ve hastane tahliye tatbikat talepleri sadece kağıtta kalmaktadır. Yetkili hiçbir kişi bu çalışmalarda hazır bulunmamaktadır. Hazırlık çalışmaları göstermelik ve dostlar alışverişte görsün zihniyetiyle yapılmaktadır. Hastane çalışanları ancak gönüllü olarak isterse bu çalışmalara katılmaktadır. Oysa bu çalışmaların düzenli ve zorunlu yapılması gerekmektedir.
Afet, beklenmeyen ve önceden oluş zamanı bilinemeyen bir olgudur. Bir hastanenin kapasitesini aşan sayıda hasta ya da yaralının herhangi bir nedenle aynı zamanda başvurmasına neden olan her olay afet tanımına uymaktadır.
Marmara depreminin ardından ülkemizde sıkça yapılan bir hata, afet denildiğinde sadece deprem olgusunun algılanmasıdır. Deprem, ülkemiz için çok önemli bir konudur. Ancak sel, yangın, her gün ortalama 20 kişinin yaşamını yitirdiği trafik kazaları ve terörist saldırılar da afet konusu ve afet tıbbı içinde yer almaktadır.
Hastane afet planına (HAP) neden gereksinim vardır?
- Hastaneniz olası bir depreme hazır mı?
- Yakındaki bir yangından sonra gelecek 40 civarında yaralıya nerede bakacaksınız?
- Olası bir kriz anında ve sonrasında kriz yönetiminiz nasıl olacak? Nasıl bir metot izleyeceksiniz?
- Hangi durumlar, hastaneniz için afet dir? Aynı anda 20 hasta geldiğinde? 30 yaralı ?
- Afet durumu ilanını kim verecek? Bu kararı mesai saatleri dışında kim verecek?
Yukarıda sıralanan bu soruların yanıtlarını gerçek bir afet planı sayesinde, verebilirsiniz.
Hastane Afet Planı (HAP), afetle mücadele sistemidir. Bu sistem, afet sırasında hemen devreye girer ve belirli bir sistematik içinde olaya yaklaşır. Görev alan kişilerin görevleri önceden çok iyi planlanmıştır ve tanımlanmıştır. Kurumu ve çalışanlarını afet olmadan, afetlere hazırlar.
HAP, kayıtların düzenli tutulmasını sağlar. Her alanda ortak dilin kullanılması gerekir. Çalışan herkesin anlayabildiği ve uygulayabildiği bir disiplindir.
Son söz
Hastanelerimizi afetlere hazır hale getirmemiz çok önemlidir. HAP, bu amaçla kullanabilecğimiz bir plandır. HAP, Türkiyede ve Dünyada birçok hastanede kullanılmaktadır. Afetlerin olmasını istemeyiz. Yine de, hazır olmak ve yarın afet olacakmış gibi plan yapmak zorundayız.