Yeni dünya düzeninde eğitim ve misyonerlik
Yazar: Mahiye Morgül
Ankarada Kıbrıs Kültür Derneği'nde anlatmak üzere benden "eğitim ve misyonerlik" konulu bir konferans istediler. Konferansta dağıtmak üzere aşağıdaki notları aldım:
Yabancılara eğitimi teslim eden, yabancılara doğrudan devlet memurluğu veren yasa çıkartmak ve yabancıların misyonerlik yapmalarına ortam yaratmak misyonerliktir. (5544 sayılı yasa!)
Medeniyetler İttifakı Enstitüsü adıyla okul açmak...
İngiliz korsan gemisi Armadayı çıpasıyla birlikte getirip Anıt Kabirin hizasında, Eskişehir-Sakarya yoluna, yani İstiklâle giden yolun üzerine dikmek...
Türk bayrağının rengini, kumaşını, ölçülerini ve asılma kurallarını bozmak...
Aile kültürünü bozacak dizileri, fotoğrafına bakılması bile insanın ruh sağlığını bozacak sahneleri dakikalarca insanlara izlettirmek misyonerliktir.
Çocuğun Türkçe konuşmaya başladığı çağda onu İngilizce konuşmaya zorlamak...
Okula başlamayı 5 yaşında zorunlu yaparak, ilkokulu 5-9 yaş arasına almak, beş yıl boyunca onları Hıristiyanlaştırılmış ve Amerikalılaştırılmış Güney Koreli kızlara teslim etmek misyonerliktir... (Kore, 60 yıl önce bize böldürüldü!)
İnsanların yaşadığı şehirleri tarihsizleştirmek; şehrin Hitit sembolünü, Bahçelievlerde sokak adlarını, Ulusta mahalle adlarını değiştirmek misyonerliktir.
Anıttepede anlamlı bir cümle oluşturan İleri, Ordular, İlk Hedef, Akdeniz gibi cadde adlarından en önemli olan Akdeniz adını kaldırarak bu cümleyi yok etmek...
Sakarya Caddesi gibi ve çevresindeki Tuna, İnkilâp, Hürriyet gibi tarihsel ve kültürel anlamları olan sokakları meyhaneciler sokağı yapmak, Sakarya adıyla ve kültürümüzle örtüşmeyen, kütük baba, delikli kadın, ayaklarından gömülü kadın gibi postmodern uyduruk heykellerle, her yaz yenilerini ekleyerek caddeyi tıka basa bunlarla doldurmak...
Çocukların beynine bilgi yerine çöplüğe atılacak resimler koymak, böyle resimlerle akıl ve ruh sağlıklarını bozmak,
Sahte ders kitaplarını bedava dağıtıp çocuklarımızı onları okumaya mecbur etmek...
Akıl sağlığını bozan, anlamsız bozuk pazıl şekillere bakmaya insanları mecbur etmek...
Kutsal sembollerimizi, buğdayı paradan atmak, ay yıldızı kuyruklu yıldız yapmak, sekizgen şems motifini yedigen yapmak, Taksim Zafer Anıtı'ndaki yeşil Şems motifini tadilat diye kirletip ampule çevirmek, yeni nesli maneviyatsız bırakmak...
Saman-Yolunu keşfeden Oğuz ata Şaman adımızı kötü adam rolündeki çizgi roman kişisine vermek, bunun gibi kültürel kavramlarımızın içeriğini değiştirmek...
Köylüyü yabancı bankalara borçlandırarak elindeki toprağın yabancıların eline geçmesine yol açmak...
Suları HES diye kilitleyip, karıncanın kuşun ördeğin içeceği su bile bırakmadan hepsini borulara hapsedip suyun buharlaşmasına bile izin vermemek... (Şems suresine göre bunu yapanlar Allahsızdır)
Yaylaları, meraları, ormanları, 90 yıllığına yabancılara vermek, halkı topraksız bırakıp onları yabancıya el açtırmak...
İnsanı çalışmadan, hiçbir şey üretmeden, eline konulanla yaşamaya itmek, onu miskinleştirmek, avucuna sus payı koymak, onu dilenciliğe alıştırmak, bedenini ve beynini uyuşuk bırakmak...
Okulları laboratuarsız ve kütüphanesiz bırakmak, laboratuarları kapatıp bilgisayar odasına laboratuar demek, çocukları iletişimsiz bırakmak...
Teknolojiye, onsuz yapamayacağına insanları inandırmak, elektronik iletişim aletlerini kullanmaya teşvik etmek, arıların ölümüne sebebiyet verdiğini hiç söylememek, teknolojiye tapanlar tarikatı gibi bir mantıkla düşünmeye insanları zorlamak...
Zihinsel faaliyetin ihtiyacı olan bilim ve sanat ışığından, dalga boyu yüksek görsel ve işitsellerden insanları mahrum bırakmak; insanın en büyük meziyeti olan aklını kullanamaması için, dalga boyu düşük görsel ve işitsellerle aklın ışığını körleştirmek; çocukları uyumsuz-matematiksiz ve hayatta hiç olmayacak şeylerle bombardımana tutmak, benzeri yollarla akıl sağlığını bozmak...
İnanç sektörü yaratmak, meydanı din tacirlerine vermek, demokratik eğitim yalanıyla eğitimi ve din eğitimini parçalayıp her parçasını serbest piyasaya atmak, alanın yabancıların eline geçmesine zemin yaratmak; ilahiyat fakültelerini sıfır puanla girilen ilahiyat meslek yüksek okuluna çevirmek, din bilgisi yüksek ilâhiyatçı yetiştirmemek...
Domuz gribi, domuz aşısı gibi sahte hastalık ve sahte aşılarla halkın beynini ve bedenini domuza aşılamak...
Türk meralarından gelen etler yerine ne ile beslendiği bilinmeyen hayvanları üstelik kurban diye insanlara yedirmek, bu yolla midesiz bir toplum yaratmak...
Anadolu Türk tarihini kesip atarak bu topraklarda insan varlığını İsa ile başlatmak...
1.yüzyılın haçlı seferinde, Galata bankerleri önce işbirlikçilerini buldular, sonra havarilerini göndererek rüşvet dağıttılar, Anadoluya savaş üstüne savaş açan Sezara büyük paralar verdiler, Roma senatosunda bilim evlerimizi yerle bir etme kararı verdiler, sonra buna Hıristiyanlık (331) adı altında din kılıfı uydurup bilimevlerini din dışı ilan ettiler, resmi devlet dini ilan ettikleri Hıristiyanlığa geçmeyenleri İstanbula sokmadılar, anıt müze, şifahane, resim, heykel, tiyatro, bilim ve sanat adına ne varsa kırıp yok ettiler. Kültürsüz toplum yaratmak misyonerliktir. Bugün Kültür Bakanlığımız fiilen yoktur; müzeler ve salonlar tadilat adı altında tahrip edilmektedir.
Gopaz adlı Gürcü kral (415), borç para almak için gittiği İstanbulda Hıristiyanlığa geçerek Tiflise döndüğünde, ilkin anıt heykelleri yıktırdı. VI.Büyük Bedrinin (Mohti Oğuz, Mitras, Hubyar Sultan) ve kurtarıcısı olan baş kadın savaşçı Adige Fırtına Abanın heykellerini kırdığı için kral Gopaza Yobaz sıfatı verildi; yobazlığın belirtisi heykelleri resimleri kaldırmak oradan kaldı. Onlara göre, Türkler atalarına tapardı; türbe ve yatırlara gider kurban keser, dua eder, onlardan manevi esin alırlar; bu töre devam etmektedir. İlham aldığımız Aşık Veysel anıtına bile tahammülleri yoktur. Onun için, atalarımızın sembol ve heykellerini kırmak, çocuklarımızı maneviyatsız bırakmak, yobazlıktır, misyonerliktir...
Birinci yüzyılın haçlı seferinde, Karadeniz bölgesinde ilaç yapan 3 bin Başoğuzlu kadını büyücü ilan edip yakarak öldürdüler, Diojen gibi bilim adamlarını Atinaya kaçırıp oligarklara köle öğretmen olarak sattılar... Bugün, Türk bilim adamlarının önünü kesmek, hapse atmak, hastaları kendi hastanelerine kaçırtmak ve hatta aydınları kendilerine hizmet eder hale getirmek, sömürgeciliktir.
Hıristiyanlık, Yahudi tüccarlara para kazandırmanın diğer adıdır! Misyonerlik, sömürgecilik yolundaki dikenleri ayıklamaktır. Özetle, emperyalizmin, sömürgeciliğin dini Hıristiyanlıktır. Bu yüzden emperyalizme teslim olan uluslar adım adım Hıristiyanlaştırılırlar. Asya kıtasını Hıristiyanlaştırarak sömürmek, bugün de sömürgecilerin hayalidir. Hıristiyan tarih kitaplarında der ki, Çıktığımız topraklarda ilerleyemedik de, Avrupa, Afrika ve Amerikada ilerledik. Çünkü Anadoluda Mitrasın direniş ruhu ile karşılaştık. (Mitras; VI.Mitri Datenin 22 Oğuz boyunu birleştiren gücü!)
Öneri ve dileğimiz:
Aklın ve bilimin yolunda gidenler kendilerini sömürtmezler, sömürgecilerin dayattığı kof eğitime, onların uyduruk ders kitaplarına itibar etmezler.
Misyonerliğe karşı, emekli bir eğitimcinin bugün yapacağı en önemli iş, kendi ulusal eğitim programlarının kitaplarını yeniden derlemek, onlarla yeni neslin ulaşacağı bir kütüphane yapmaktır. Bu kitaplarla yetişmiş olan bizim kuşağın belki de en önde yapması gereken budur.
Dileğim şudur:
Her açıdan mükemmel bir program olan 1968 müfredatına göre, ki 1961 anayasası ışığında hazırlanmıştır, 1980 yılına kadar basılmış olan ilkokul ve ortaokul ders kitaplarını tozlu raflardan bulup indirelim. O kitaplardan bir set yapalım. Kitapların sayfalarını resimli tarayıcıdan geçirip CDye aktaralım, bunları Türk çocuklarının hizmetine sunalım, isteyen velilere CD olarak verelim.
Öğretmen Okullarından, Köy Enstitülerinden ve Gazi Eğitim Enstitüsünden yetişmiş eski öğretmenlerimizden bize miras kalmış olan İlkokulda çocuğa hangi bilgiler nasıl verilir ve çocuk nasıl iyi bir yurttaş yetiştirilir kültürünü bizden sonrakilere aktaralım.
Korkunun ecele faydası yok. Çocuklarımızın beyinlerini kurtarmak için bugünden tezi yok, kolları sıvayalım, her ilde kitapları toplayıp onları CD yapacak gönüllüler bulalım.
Şimdi her ilden gönüllü velilerimizi bekliyoruz.
Misyonerlikle savaş için haydi ders başına!