kent

Fergül Yücel

İnkarcılarla inatlaşanlar

Yazar: kent
Son günlerde çok fazla haşır neşir oldum yine her şeyle. Durup dinlenmeden koştum; memleketi savunmaya, kenti korumaya, aileme arka çıkmaya, dostlarımın yanında olmaya. Evi temizlemeye, borç ödemeye, para kazanmaya, canımı sıkan şeyleri unutmaya, sevinçli şeylerin tadını çıkarmaya... Unutmamam gereken şeyleri hatırlamaya...

Uykularım kevgir oldu yine, vakitsiz uyanıp ben nerdeyim, burası neresi şaşkınlıkları; Suriye, Londra, Mardin, İstanbul, Bayrampaşa, Mordoğan, Lübnan... Açlık grevlerinde, ölüm oruçlarında, savaş meydanlarında, parmaklıklar ardında, hastanelerde, konferanslarda, yürüyüşlerde, mahkeme salonlarında, dağlarda...

Yok, şikayet değil amacım. Başımıza düşen elma değil, hayat bu, koşacağız, mücadele edeceğiz durmaksızın.

“Ama ben güzel bir film izlemek istiyorum. Gökyüzüne kaçsın uçurtmam, körebe oyununda bulamasalar beni, tadı damağımda kalsın sevdiğim yemeğin lezzeti. O içli şarkıları söyleyen ses olsam ben de!” diyesim var, ama bu da değil.

"İçinde bulunduğun yer ve zamandan kafanı dışarı çıkar, daha uzaklara çevir gönül gözünü" diyorum...

O memleket senin, bu memleket benim de ne oluyor?
“Yollar, dağlar, gökyüzü, denizle benim işim” diyorum kendime.

Susam taneleri serpiyorum geçtiğim yollara. Her dönemece minik bir çakıl taşı.
Geriye dönüp baktığımda birileri, silip süpürüyor gelip geçtiğim yerden ne kaldıysa geriye.

İnkar ediyor zamanın süpürgesi; Severek, aklımı, başımı, gönlümü koyarak ne yapıyorsam, geriye dönüp bakıyorum, yok!

Yine de serde iyimserlik var. Donkişotluk, dinazorluk, yiğitliğe leke sürdürmemek; adına ne derseniz deyin, var işte bir inat!

Bayram tatilini şiirdeki(*) ruh hali ile geçirmek iyi gelecek şimdi bana. İnkarcılarla inatlaşanlara da iyi gelsin dileklerimle:

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.


(*) Ahmet Hamdi Tanpınar/Ne içindeyim zamanın





Bu Kategorideki Diğer Haberler

Bizim Radyo'nun cızırtısı

Televizyonumuz yoktu bizim, annemlere gittiğimizde tek yayın kanalı TRT’de "Tatlı Cadı"lı, "Dallas"lı, JR'lı dizileri ve yayın kesildiğinde de "necefli maşrapa" fotoğrafını izlerdik! ... Devamı

Roz

Etchingham Park festival alanı gibi cıvıl cıvıl insan kaynıyordu. Londra'nın nadir görülen sıcak, yağmursuz gününü kaçırmak istemeyen her milletten insan bebesini, çocuğunu kapıp d... Devamı

Nesne kişilikler, imaj hayatlar

Yalan bir dünyada yalanlarla yaşıyoruz. Kendi uydurduğumuz yalanı önce kendimize kabul ettiriyoruz ‘işin doğrusu bu’ diyerek. Yalanlarla kurguladığımız hayatı doğru-muş gibi yaşı... Devamı

Ortada kuyu var yandan geç

Bizim sol cenahta kısmen yasaklı konulardır insanların dini inançlarını merak etmek, konuşmak. Bilmek istememek iyi midir kötü müdür bilmiyorum. Ama birileri rahatça ibadetini yaparken, ... Devamı

Londra’da Bizim'Kiler

Şahsen tanıdığım yazarların kitaplarını elimden geldiğince, mümkün mertebe bulup buluşturup okumaya çalışırım. Okumadıysam karşılaştığımızda sanki hep “Benim kitabımı oku... Devamı