Saltanatında sadece Türk ve Müslümanlar ile savaşan Yavuz Sultan Selim
Yazar: Ercan Sever
İstanbulda yapılacak üçüncü boğaz köprüsüne adının verilecek olması ile tekrar gündeme gelen Yavuz Sultan Selim, sorgusuz sualsiz kutsadığımız Osmanlı padişahlarının başında gelir. Hilafeti İstanbula taşıması tarihi; ideoloji üzerinden okuyan ve anlamlandıranlar için Onu tartışılmaz yapar. Ülkemizdeki Sunni / Hanefi fayında temel figürlerdendir. Sunniler için moral, Aleviler için ise nefret kaynağıdır.
Mezhepsel kaygıları bir kenara bırakıp değerlendirme yapıldığında bence Yavuz Sultan Selim, Türk tarihinin karanlık isimlerindendir. Saltanatı boyunca sadece Türk ve Müslümanlara karşı savaşmıştır. Yine saltanatı süresince Batıya, terminolojik ifade ile Küffara yönelik tek ciddi seferi yoktur. Tarih kitaplarımızda ve resmi tarihimizde ballandırarak anlattığımız iki büyük zaferi yine Türk devletlerine yöneliktir. İran merkezli Safevi İmparatorluğu ve Mısır merkezli Memlükler, Türk devletleri olup Yavuz Sultan Selim hükümranlığında Osmanlı İmparatorluğunun gazabına uğramışlardır. İslam coğrafyasında vahdeti sağladığına yönelik iddia ise tarih bilimine ve İslam ideallerine aykırıdır. Böyle bir birlik ancak Hz. Hasan ve Hz. Hüseyini katleden Yezidin sağladığı birlike benzer ki buna da ancak zulüm üzerine saltanat denir.

Resmi tarih her nedense Türk tarihine Osmanlı penceresinden bakmayı pek sever. Aslında bizim resmi tarih anlayışımız Türk değil de Osmanlı tarihidir. Basit bir örnekleme yaparsak Osmanlı Devletine karşı varlığını korumak için Rum Pontus devleti ile ittifak arayışına giren öz be öz Türk devleti Akkoyunlular ve Türkçe sevdalısı (Kuran-Kerimi ilk kez Türkçeye çevirten yönetici olarak Köprülüzade Mehmet Fuatın tarihçesinden adı övgü ile anılır) sultanı Uzun Hasan bize hain olarak öğretilir. Osmanlıların Kavalalı İbrahim Paşanın haklı talepleri ve direnişine karşı İngilizlerin askeri gücünden yararlanmasını ise masumlaştırırak Türk tarihine yönelik iki yüzlülüğümüzü gösteririz.
Hilafeti İstanbula taşıdığı için Yavuz Sultan Selimi yere göğe sığdıramayanların ellerinde İslami perspektifte nesnel bir gerçeklikleri yok. Yavuz Sultan Selime kadar İslamı Batıya doğru genişleten, heybet ve onur kazandıran tüm atalarının aksine Yavuz Sultan Selimin tek hedefi Doğudaki Türk-İslam devlet ve toplulukları olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun en heybetli döneminde Yavuz Sultan Selim, ataları gibi Batıya yönelik ilerlemeye devam etseydi İslam coğrafyasının sınırlarının Fransaya, Manş Denizine ulaşması işten bile olmayacaktı. Ancak Yavuz Sultan Selim İslam tarihi adına bu büyük fırsatı kullanmayarak soydaş ve dindaşları ile savaşmayı, onları yok etmeyi tercih etmiştir. Belki siyasal çıkarlar ve mezhepsel yakınlık nedeni ile Safevi devletinin tehdit olarak algılanıp pasifize edilmek istenmesi bir ölçüde anlaşılır. Kaldı ki Safevi Devletinin Osmanlı İmparatorluğuna yönelik ciddi bir girişimde bulunacağına dair günümüze kadar objektif hiçbir tarihsel veriye rastlanmamıştır. Hele bugün Kahire sokaklarında dolaşan üç kişinden birine benim dedem Türktü dedirten Memlüklerin, bazı anlaşmazlıklar dışında Osmanlı Devletinine herhangi bir kastı olmamıştır.
Netice itibari ile Yavuz Sultan Selim, atalarının zirveye taşıdığı Osmanlı İmparatorluğunun gücünü Hristiyan dünyasının çıkarlarına uyumlu olarak diğer Türk ve Müslüman devlet ve topluluklarını yok edip Batının en rahat dönemini yaşamasını temin etmiştir. Eğer Yavuz Sultan Selimin Doğu seferleri olmasaydı iddia ediyorum bugün Bağdatta, Basrada, Kahirede Türkçe en çok konuşulan ikinci dil olurdu.