2015 yılının yaklaşık altı ayını Kanada'nın en büyük şehri- kalbi de diyebilirim-Toronto'da geçirdim. Bu kentteki yaşantım, benim için uzak olan kültürlerle tanışma olanağı yarattı. Bir uygarlığa, topluma veya ana düşünceye ait kültürel yapıtların dizgesel olarak sunulduğu en güzel yerler müze ve sanat galerilerdir. Müzeleri çok severim. Sıra dışı müzeleri daha çok severim.

Kış mevsiminin soğuk ve az ışıklı günlerinde, birçok Kanadalı gibi ben de müzeleri gezdim. Gezebildiğim müzeler içinde ben çok etkileyenlerden biri Eskimo Sanatları Müzesi (The Inuit Art Of Museum)* oldu. Müze; Ontorio gölüne yakın büyük bir apartmanın zemin katında butik biçimde düzenlenmişti. Çok az bilgi sahibi olduğum Eskimolar ile ilgili bir sanat müzesinin varlığını öğrendiğimde; kendimce oluşturduğum "Ölmeden önce görülmesi gereken müzeler" listeme burayı da ekledim ve gezdim. Yeryüzünün en soğuk bölgelerinde yaşayan bu halkların sanatı ile ilgili izlenimlerimi anlatmadan önce onlarla ilgili genel bilgiler vermek istiyorum:

Benim "buz insanları" olarak adlandırdığım Eskimolar, dünyada Arktik bölgedeki dört ülkeye dağılmış olarak yaşamaktalar. Doğu Sibirya, Alaska, Kanada ve Grönland'da yaşayan ve Eskimo - Aleut dillerini konuşan Eskimo - Aleut halklarının en büyük grubunu oluşturan avcı ve toplayıcı halktır. Eskimolar; İnuit ve Yupikler olmak üzere iki ana grup oluşturur.
Batı dillerindeki "Eskimo" sözcüğünün en yaygın olarak kabul edilen anlamı "kar ayakkabısı (ağ gibi) ören"dir. Yerel folklorda Eskimo sözcüğünün "çiğ et yiyen kişi" anlamına geldiğine inanıldığı için, bu sözcüğün kendilerini tanımlamak amacıyla kullanılmasını aşağılama kabul ederler. İnuit ve İnuk sözcükleri Kanada'da resmi olarak Eskimo yerine kullanılmaktadır.

Dil verileri ve arkeolojik kalıntılar Eskimo halklarının Bering Boğazı'nın buzlarla kaplanıp kara köprüsü olduğu zamanlarda, günümüzden 10. 000 yıl önce iki ayrı etnik grup (Eskimo ve Aleut) olarak Alaska'dan Kamçatka'ya kadar olan bölgede bulunduklarını göstermektedir.
Buz insanlarının ataları çeşitli bölgelere yerleştikleri için farklı kültür özellikleri geliştirmişlerdir; ama bu toplulukların günümüzde de yaşayan ortak özellikleri vardır. Alaska'da çamur sıvalı dikdörtgen evlerde, Grönland'da taş, toprak ve balina kemiğinden yapılmış kubbeli evlerde, Kanada'da ise "iglo" denilen buzdan yapılmış kubbeli evlerde yaşarlar. Kara ulaşımını köpeklerin çektiği kızaklarla, deniz ulaşımını "kayak" adı verilen kayıklarla ve kadınların kullandığı "umiak" adlı ağaç ve deriden yapılmış botlarla sağlarlar. Günümüzde geleneksel yaşam yavaş yavaş terk edilmektedir. Birçok Buz İnsanı yerleşik yaşama geçmektedir.

Buz insanlarının yaşadıkları geniş tundra bölgesi, yılın sekiz - dokuz ay süren dondurucu kuzey kışından ötürü tarıma elverişli olmayan topraklarla kaplıdır. Bu yüzden İnuit ekonomisi avcılık ve balıkçılığa dayanmaktadır. Temel yiyecekleri balık, Ren geyiği ve sığındır. (**) Kanada'da 50 bin, tüm dünyada yaklaşık 150 bin buz insanı yaşamaktadır. Dinleri Şamanizm ve Hristiyanlık'tır.
Buz insanları ile ilgili kısa bilgiden sonra size sanatları ile ilgili bilgiler vermek istiyorum.
Müzedeki tüm yapıtlar ak raf ve altlıklar üzerinde sunulmuş. Duvarlar ve yerler ak. Birkaç sarı ve yeşil renkli oturak dışında her şey ak. Ortamın yalınlığı, ak ağırlıklı oluşu beni hemen Buz İnsanları'nın yaşadığı yerlere götürdü. Kendimi sonsuz buz aklığının ve sessizliğinin içinde duyumsadım. Sahi buzun sessizliği olur mu? Onu da bilmiyorum. Oralara gitmedim.

Buzdan başka bir şey olmayan bir yerde sanatçılar ne gibi gereçler ile yapıt üretmişler diye sorabilirsiniz. Haklısınız. Ben müzeye girmeden bu soruyu kendime sordum ve kullanılan gereçlerden çıkan yapıtları görünce bir kez daha hayran oldum.
Sanatçılar yapıtlarında; taş, mermer, hayvan kemiği ve dişi, ağaç, doğal lif ve hayvan derileri kullanmışlar. Yani çevrelerinde var olan, yaşamaları için gerekli olan her şey birer sanat yapıtı gereci olmuş. Ortaya çıkan yapıtlar yaşadıkları bölgenin renklerini yansıtıyor. Ak renginin her tonu, açık krem, bej, toprak rengi, taş rengi ve az da olsa antrasit ve kara belli başlı yapıt renkleriydi. Yaşandıkları yerlerin renkleri ile yapıt renklerindeki benzerlik beni çok şaşırttı. Sanırım dünyanın her yerinde böyle.

Yapıtlar daha çok yontu ve kabartma şeklinde ortaya çıkarılmış. Avcılık, balıkçılık, ev ve aile yaşamı, çocuk sevgisi en çok işlenen konular. Müzedeki tüm eserleri inceleyerek Buz İnsanları'nın yaşamları hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Buz İnsanları için aile bağlılığı ve sevgisi, komşularla işbirliği ve imeceli yaşam, zorlu iklim koşullarında yaşamda kalabilmek için gereklidir. Bu imgeler kuttörensel imgelerle harmanlanarak yapıtlarda yalın biçimde anlatılmış.
Buz insanlarının sanatı bana uzaktan bakıldığında bir soğukluk duygusu verdi. Yapıtların bir çoğunu yakından incelediğimde yanıldığımı anladım. Sanatçıların ruhlarının derinliklerinden gelen yoğun duygu ve düşünceleri bu kadar yalın anlatabilmeleri beni çok etkiledi. Azla çok şey anlatabilmek yapıtların temel özelliğiydi. Tıpkı az şeyle zor koşullarda yaşayabilmek gibi.

Bazı yapıtları izlerken dudağımın kıyısında gülümsemeler belirdi. İçten, sevgi dolu, çoğunluğu küçük boydaki yapıtlar içimdeki çocuğu uyandırdı. Müzeyi iki kez baştan sona gezdim. Bazı yapıtların çevresinde dönebildiğim için çok mutlu oldum. Çevresinde dönülebilen büyük mermer ve kemik yontuların her yüzünde birbiriyle bağlantılı konular işlenmişti. Bulmaca çözer gibi yapıtların ne anlatmak istediğini anlamaya çalıştım. Bu kadar küçük müzede-toplam 150 yapıt bulunuyor-iki saat kalmışım. Müzeden ayrılmam çok zor oldu.
Müzede gezerken bu yapıtların sanatçıları kimlerdir, nasıl insanlardır diye düşünüyordum. Hep buzun üstünde zor bir yaşam sürerken nasıl üretebiliyorlar diye kendime sorular sordum. Gezi sonuna doğru karşıma bir pano çıktı. Panoda abecesel sırayla sanatçıların iş başında çekilmiş fotoğrafları ve altında kısa özgeçmişleri anlatılmış. Çok iyi düşünülmüş bir ayrıntı.

İnsanların her ne nerede yaşarsa yaşasın sanata gereksinimi vardır. İster buz gibi soğukta, ister çöl sıcağında olsun sanat her koşulda önce insanın beyninde oluşur, sonra ellerinden gün yüzüne çıkar. Sanat ve sanatçı için hiç bir engelin olmayacağını bana en güzel Buz İnsanları anlattılar. Tek engel beyne ve yüreğe kilit vurmak sanırım.
Akdeniz'in ılık ve güneşli ikliminden, buz insanlarına ve sanatçılarına binlerce kez esenlikler ve teşekkürler.
(*) Bilgi için: http://miamuseum. ca/
(**) Bir çeşit geyik