Çanakkale'den ziyarete gelen yeğenimi gezdirirken yolumuzun düştüğü alışveriş merkezinde dalgın gözlerle etrafı süzerken takıldı birden gülen gözleri gözlerime. Çekik gözleri, tombik yanakları, örgülü saçları ile sımsıcak bakıyordu ta gözümün derinliklerine. Bir şeyler söyledi, önce tam anlayamadım. Üstündeki tişörtün üzerimde yarattığı dürtü ile başımı kaldırarak cafenin ismine baktım:
"İyilik Atölyesi"...

"Ne kadar hoş, ne kadar büyük anlamlar içeren bir isim" diye düşündüm. Oturacak yer olmayan yabancı menşeili o popüler cafeler yerine o an oldukça sakin olan bu sımsıcak ortama çekti birden gülen gözleri beni. Yeğenim anlamaz şekilde bana bakarken, "Sanırım çok özel bir yere geldik, sabret" dedim. Sohbet ederek bizi teras kısıma alan ve sonradan adının Gülçin olduğunu öğrendiğim bu gencin enerjisi ile heyecanlanmadım desem yalan olur.

Menüyü getirene kadar garip bir sessizlik yaşadık yeğenim Berfu ile... Sonra menü olma özelliğinin yanı sıra, insanı adeta o andan alıp başka bir boyuta taşıyan, az ama öz açıklamalı derginin satırları arasında yakaladık hayatın gerçek anlamını. Menünün kapağında,
İyilik Atölyesi'nin var oluş amacı özetleniyordu adeta. "Bu cafede tüketerek, down sendromlulara, ihtiyaç sahiplerine, doğaya, hayvanlara, köylüye verdiğiniz destek için teşekkürler" yazıyordu. İlk sayfasını çevirdiğimde karşılaştığım "Siparişten önce okuyunuz" yazısının altındakileri ise gözlerim dolarak, ama heyecan ile okudum.

Bu sırada beni sabırla bekleyen Gülçin'e gülümseyerek döndüm. Siparişimi menüde okuduğum üzere, yazarak verdim. Gülen gözlerle bana bakan ve son derece mutlu olduğu hissedilen genç kızımıza teşekkür ettim. Uzaktan onu izleyen annesinin bakışlarında ise, yıllardır verdiği emeğin karşılığını görüyor olmanın mutluluğunu fark ettim. O an sizlerle bu heyecanı paylaşmaya karar verdim. Yüzlerinden gülümseme eksik olmayan down sendromlu çocukların aileleri ile birlikte gelerek çalıştıkları İzmir Karşıyaka Mavibahçe'deki İyilik Atölyesi'nin işletmecisi Özüm Alkım Serin'i masama davet ederek, sıcak bir sohbet gerçekleştirdim. Alkım, İyilik Atölyesi projesini şöyle özetledi;

"İyilik Atölyesi; JP Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Demir ve İzmir Down Sendromu Derneği'nin bir ortak projesi. Sadece down sendromlular değil, tüm engelliler düşünülerek hayata geçirilen bu projede amaç, engellilerin normal hayata katılımına destek olmak ve ailelere de destek vermek. Aylık olarak elde edilen paradan kira ve masraflar düşüldükten sonra kalan karı her ay başka bir derneğe bağışlıyoruz. Her ay başka bir kuruluşa katkı sağlıyoruz. Çocuklarımız mutlu, aileleri huzurlu, bizler de siz müşterilerimizin bize kattığı değerle, bu sosyal sorumluluk projemizi yaygınlaştırma heyecanındayız."
Eve döndükten sonra benzer projeler olup olmadığını araştırdım. Yok değildi. Ama amaç ilk ve tek olmak değil, mümkün olduğu kadar bu tarz projeleri yaygınlaştırarak engellileri yaşama kazandırmak değil miydi?
Hemen İyilik Atölyesi'nin web sitesini inceledim. Ve hayatı paylaşmanın, birilerine omuz vermenin bu projeye imza atanlar da yarattığı hazzı daha iyi algıladım. (www.iyilikatolyesi.org)

"Bir yer hayal et...
Bir yer düşünelim ki bu yerde hem down sendromlu çocukların rüyalarının gerçek olabileceği ve onların da hayatı diğer her insan gibi yaşamaya ve tanımaya imkânları olacağı bir işleri olsun.
Bu cafeye gelenlere ekstra kromozom ile ekstra özen gösteriliyor olsun."
Ortamı, hizmeti, kalitesi ve özellikle de üstlendiği sosyal sorumluluk nedeni ile yolunuzun düştüğü her fırsatta uğramanız gereken bu özel ortamdan inanın büyük huzurla ve keyif alarak kalkacaksınız.
Hesabı öderken o özel gençlerin bahşişini de kutuya atmayı sakın unutmayın!
Sağlıkla, huzurla, hoşgörü ile ve güzel paylaşımlarla kalın...
