Sofya, Varnalı Zümrüzade Şakir 2017-11-20 00:00:00
Yazar: Kemali Bülent Edalı
Mustafa Kemal ve havacılık ile ilgili yazdığım romandan bir bölüm... (*)
Varnalı Zümrüzade Şakir pastaneden içeri girdiğinde elinde kalemle bir kağıda muhtemelen mektup yazan Mustafa Kemal'i her zamanki gibi salonun en sonunda, pencerenin kenarındaki masada, tek başına otururken görür. Diğer masalarda oturanlarla selamlaşarak Mustafa Kemal'in masasının yanına gelip, düşük bir ses tonuyla "Merhaba" der.
Dirseği masada, parmaklarının arasında sigarası olan sol elinin avuç içiyle başının sol tarafını tutarken sağ eliyle de masanın üzerindeki kağıda bir şeyler yazan Mustafa başını kaldırır, Şakir'e bakar ve sigaradan derin bir nefes çekip, dumanını dışarı bıraktıktan sonra bir şey söylemeden, sağ eliyle kalemi bırakmadan masanın diğer tarafındaki sandalyeyi işaret eder. Şakir, başındaki fötr şapkayı çıkartıp sağ arkasında bekleyen garsona uzatır. Pardösüsünü de çıkarıp verdikten sonra ceketinin düğmelerini açıp Mustafa'nın karşısındaki sandalyeye oturur.
Sandalyesini düzeltirken, gözleriyle masadaki kağıdı işaret ederek, "Miti'ye mi?" diye sorar. Mustafa sol elinin parmakları arasındaki sigarayı kül tablasına sağ elindeki kalemi de masaya bıraktıktan sonra iki eliyle masanın üstündeki kağıdın üst uçlarından tutarak hafifçe kaldırıp, "Yok, hayır, Salih'e" der. O sırada masanın yanına gelen garson, başıyla selam verdikten sonra, Bulgar parlementosunun 17 Türk milletvekilinden biri olan Şakir Bey'e bir şey isteyip istemediğini sorar. Şakir Bey, masanın üstündeki kukileri ve porselen fincandaki çayı gösterip "Aynısından" der.
Garson uzaklaşırken Mustafa Kemal kağıda yazdığı Fransız şair Leon Montenaeken'nin "La vie est Breve" şiirini önce Fransızca, sonra da Türkçe okur.
La vie est bréve,
un pen de reve,
un pen d'amour,
et puis bonjour!
La vie est vaine,
un pen de peine,
un pen d'espair,
et puis bonsoir!
Hayat kısacık,
azıcık hayal,
azıcık aşk,
derken merhaba!
Hayat anlamsız,
biraz ızdırap,
biraz umutsuzluk,
derken allahaısmarladık!
O şiiri okurken, kül tablasındaki sigara da kendi kendine yanıp bitmişti. Sol eliyle, sigaranın kalan kısmını Oltu taşından yapılmış siyah kısa ağızlıktan çıkartmak için bir kaç kez yavaşça kül tablasının kenarına vurur. Sağ eliyle paketten çıkartıp ağızlığa taktığı sigarayı iki dudağının arasına götürüp kibritle yaktıktan sonra derin bir nefes çekip bir süre içinde tuttuğu dumanı ağzından ve burnundan dışarı üfledi.
Şakir, bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. "Bu aralar sigarayı yine arttırdın" derken, Mustafa Kemal, elindeki sigarayı kül tablasına bırakıp önündeki kağıdı katlayıp ceketinin sol iç cebine koydu. "Bitti mi?" diye sordu Şakir Bey. "Ne bitti mi?" dedi Mustafa Kemal. "Mektup!" dedi Şakir Bey.
Varna Milletvekili olan Şakir Bey aynı zamanda Mustafa Kemal'in "Hocam" dediği Fevzi Çakmak'ında uzaktan akrabasıydı. O sırada garson, Şakir Bey'in siparişlerini getirip masaya koydu. Mustafa Kemal, "Önemli değil, daha sonra devam ederim. Sen neler yaptın? Akşam toplanıyor muyuz?" diye sordu.
"Rusçuklu Hafız Sadık Bey ile Kavalalı İsmail Hakkı Bey hariç diğerleri geliyor" diye yanıtladıktan sonra, "Sen Fethi Bey ile konuştun mu?" diye sordu Şakir Bey de. Mustafa Kemal çayından bir yudum içtikten sonra, yutkunurken başını bir kaç kez öne arkaya doğru salladı. "Mika" dedi ve "General ile konuştun mu?" diye ilave etti Şakir.
O sırada, pastanenin içindeki sessizlik, oturanların şaşkın bakışları arasında üstü başı biraz salaş bir Bulgar köylüsünün içeri girmesiyle bozuldu. Masalarda oturan insanlar, genelde ya üst düzey devlet memuru veya Sofya'nın ileri gelen ailelerine mensup şık giyimli insanlardı. Hatta yabancı misyon görevlilerinin de uğrak yeriydi.
Pastanedeki herkes dönmüş köylüye bakıyordu. Vitrinin önünde, kapıya yakın duran garson hemen köylünün yanına gidip, sessizce bir şeyler söyledi. Köylü bir kaç saniye sessizce durduktan sonra, sağ eliyle sertçe garsonu kenara ittirip ileri doğru bir adım attı. Göz ucuyla bütün salonu inceledikten sonra, cam kenarında boş duran masaya doğru yürüdü. Yürürken de yüksek sesle, "Bulgaristan benim çalışmalarımla yaşatılıyor, ... alın parasını ..." diye söylendi. Biraz önceki uğultunun yerini derin bir sessizlik almıştı. Mustafa Kemal hafifçe öne doğru eğilerek, Varnalı'ya "İşte" dedi, "İşte, benim köylüm de böyle olmalı." diye ekledi...
Varnalı Zümrüzade Şakir, Cumhuriyet ilan edildikten sonra "Zümre" soy adını alıyor, milletvekilliği yapıyor, ağır sanayi fabrikası kuruyor, İş Bankası'nın çocukluğumuzda bildiğimiz kumbarasından uçak bombasına kadar bir çok şey üretiyor. Hatta o tarihlerde yurt dışına uçak bombası satıyoruz.
İddiasız...
(*) Şakir Zümre ve onun gibi bu gün unutulmuş bir çok şahsiyetin de içinde olduğu hafıza tazeleyici bir roman.
***
Mustafa Kemal'in Sofya günlerinden...