Ne fahişeyiz ne de ezik!
Televizyonumuz yoktu bizim, annemlere gittiğimizde tek yayın kanalı TRT’de "Tatlı Cadı"lı, "Dallas"lı, JR'lı dizileri ve yayın kesildiğinde de "necefli maşrapa" fotoğrafını izlerdik! ... Devamı
Doğa harikası bir şehir. İlkokuldaki sınıfımın duvarında mevsim özelliklerini gösteren resimler vardı. Burada mevsimler o çocukluk resimlerindeki gibi yaşanıyor. Özellikle kar ve kuru yaprak mevsimi. Ben böyle sonbahar, böyle güzel bir kış görmedim, dersem yalan olmaz.
İsveç'in başkenti Stockholm'ün, dillere destan doğal güzelliği yanında ilk gençlik yıllarımızdan beri "İsveç sosyalizmi" denen sosyal haklarda oldukça ileri, demokrasisi gelişmiş farklı bir kapitalist ülke olarak ancak haritadaki yerini bilirdik.
Bilindiği gibi son yıllarda bütün batı toplumlarını etkileyen bir göç olgusu var. 60'lı yıllardan beri, kendilerine göre ekonomik, kültürel açıdan geri kalmış ülke insanlarına önceleri ekonomik ihtiyaçları nedeniyle kapılarını açmıştı bu devletler. Almanya, İngiltere, Fransa gibi İsveç'te de 50. yılını doldurdu göçmenler. Ancak göç durmadı. Özellikle kapitalist sistemin rakibi Sovyet yönetiminin başarısızlığının ardından dünyadaki tüm ekonomik siyasal dengeler de değişti ve dolayısıyla iç-dış savaşlar, siyasi-politik altüst oluşlar, milliyetçi-ırkçı- fundamentalist baskılar gittikçe insanları evsiz barksız, ülkesiz bıraktı. Gerek ekonomik, gerek siyasi, bir de can derdindeki insanlar akın akın batıya aktı.
İsveç gerçeğine dönersek; yıllardır Stockholm'ün Rinkeby, Husby, Tensta, Botkyrka, Skarhalmaen, Alby gibi göçmen yatakları olan aynı zamanda yoksul kenar semtlerinde İsveç demokratik toplumuna paralel bir yapı palazlanmaya başladı.
Şimdi, birkaç yıldan beri bu durumlara isyan eden bu kenar semtlerden başlayan göçmen kökenli feminist kadınların ayak sesleri adım adım Stockholm'ün kalbine doğru ilerliyor.
29 Mayıs 2015'te, en çok okunan Gazete Aftonbladet'e sürmanşet yayınlanan bu çığlık Husby'de yaşayan Türkiyeli göçmen bir kadının çığlığı idi. 1980 darbesi ile hayatı altüst olan Maraşlı devrimci Zeliha öğretmenin kendi yaşamından çıkarak kaleme aldığı bu yazı yayınlandığı gün, İsveç toplumunda bomba etkisi yaptı, çok büyük ilgi gördü. İsveç kadın hareketi bölündü. İsveç magazin dergileri Zeliha'ya, +50 yaş kahraman kadın aktivisti takdir belgesini verdiler. Wallenberg Academy'nin sertifikası, ırkçılığa karşı çalışma yapan binlerce kişiden ilk beşin arasına girmeyi başaran Zelih Dağlı'ya, ayrıca İsveç'in en büyük akşam gazetesinin (Expressen) yılın en iyi yüz kadın listesinde de yer verildi.
Zeliha Türkiyeli insanların sıcakkanlı misafirperverliği ile beni evine davet etti. Mahalle baskılarından baş edemeyip kaçtığı evi şimdi şehrin göbeğinde.
Kitabın yazarı Helene Bergman, bu kitabı niçin yazdığını şöyle açıklıyor, arka kapakta: "İsveç'te feminist mücadele isteklerini gerçekleştirdi; eşit işe eşit ücret, politik temsilde eşitlik gibi birçok kadın hakları konusunda yeterli mesafe katedildiği için duraklama devrine girildi. Oysa şimdi bizim gözümüzü açan şey kenar mahallelerde yaşanan bir başka gerçeğin ortaya çıkmış olmasıdır. Göçmen toplulukların oturduğu semtlerde başka bir gerçek yaşanıyor. Stockholm gerçeğine paralel başka bir gerçek yaşanan bu bölgelerden, protestolarını yürüten feminist hareket doğuyor. Bu anlayışla bu farklılıkları ortaya çıkaran kadınlar görüyorum. Namus cinayetlerine kaşı, kadın sünnetine, çocuk gelinlere, çok eşliliğe, fundamentalist yaşam tarzına karşı kendinilerini kontol eden ahlak polislerine karşı, kültürün içine sızmış maço -otoriter erkek egemen aile içi yaşamına karşı mücadele eden kadınların varlığını gördüm. İsveç vatandaşı olarak benim ülkemde böylesi eşitsizlikler yaşanıyorsa bu yarın bana da sıra gelecektir demektir. Bunu ortaya çıkarmayı görev sayarak bu kitabı yaptım"
1980 askeri darbesi ile devrimci fikirleri ve çalışmaları nedeniyle öğretmenlikten atılan, iki çocuklu Maraşlı ilticacı Zeliha Dağlı hayat hikayesini şöyle özetliyor:
30 yılı oturduğu kenar mahalle Husby'de geçmiş. Hiç boş durmamış Zeliha öğretmen; dili öğrenmiş, gazete dağıtıcılığı yapmış, Ericsson şirketinde işçi olarak çalışmış, semt Halkevi derneğinde kadın çalışmaları yapmış, Kibele Kadın Derneği'ni kurmuş, Türkiyeli sol görüşlü Dayanışma, Alevi derneklerinin aktif üyesi olmuş. İsveçli kadın örgütlerin toplantılarında göçmen kadınların sorunlarını, ihtiyaçlarını dile getirmiş.
"Benim oturduğum mahallede 2013'te Husby olayları denen facia yaşandı. Göçmen gençler yüzlerce araba yaktı. O sırada bizde bir gurup kadın olarak Husby Halkevi'nde örgütleniyorduk. O olaylara karışmış çocukların annelerini örgütledik. Adını "Endişeli Anneler Gurubu" koyduk. Çocukları bu vandalist hareketlerden korumak için kadınlar olarak kampanyalar düzenledik. Tencerelerle sosisler kaynatıp, evleri taşlayan, dükkanların camlarını indiren çocuklara gelin, yapmayın bu iş doğru değil diyerek taş getiren çocuklara sosisli sandviç vereceğimizi duyurduk. Çok çocuk bu sıcak kucak açmaya karşılık, sokaktan taşları toplayıp getirdi. Çocukların getirdiği taşların üzerini, barış, kardeşlik, özgürlük, eşitlik gibi yazılar, çiçekler, kalplerle boyadık. Husby Kır Kahvesi bahçesinde bu taşlarla anı köşesi yaptık. Husby Halkevi çok merkezi bir yerdeydi. Biz burayı aldıktan sonra haftada birgün "Sınırsız Kafe" adıyla Somali, Iraklı, İranlı, Kürt, Türk, her ülkeden kadınla, her konuda konuşabileceğimiz sınır tanımayan toplantılar düzenledik. Bu toplantılarımıza Sol Parti Milletvekili Amina Kakabaev başta olmak üzere parlamentoda gurubu olan partilerin kadın temsilcileri, bakanlar, belediye başkanları, İsveçli feministler katıldı, basın, TV ilgi gösterdi. Küçücük bir semtte 400 kişilik 8 Mart Kadınlar Günü kutlaması yaptık. Bu bir yıl devam etti. Fakat sonra orada hakim olan erkek egemen kültür bizim orada kadınlarla yaptığımız bu çalışmalara karşı çıktı. Biz çok eşliliğe, çocuk gelinlere, kadınların eve kapatılmasına, namus cinayetlerine karşı eğitimler verdiğimiz için kıyamet koptu. Çünkü bunların hepsi çok yaygın yaşanıyordu. Kadınlarımızı ayartıyorlar, dini giyimimize, kadınların evdeki geleneğimize karşı eğitimler yapıyorlar diyerek, belediyelere şikayetler yaptılar, dedikodular yaptılar -en sonunda kiramızı çok yükseltelerek- oradaki varlığımızı, çalışmalarımızı, çok dolaylı yollarla sona erdirdiler. Şimdi orada türlü çeşit adlarla dini kuruluşlar eğitim yapıyor!"
Zeliha Dağlı o şiddet, baskı, karanlık günlerin yanık kokulu havasından nefesi kesilerek anlattığı olayları adeta yeniden yaşıyordu. Sonradan birlikte gezip gördüğümüz o sokaklar hakikatten hala bir Doğu, ya da Arap ülkesi görünümünde. Bölmeden dinliyorum.
"Sol Partide 30 yıl çalıştım ama ciddi bir ilerleme sağlayamadık. Hep göçmensin sen göçmen kal tavrıyla arka planda mutfakta görmek istiyorlar bizi. Sol parti kendini sosyalist, feminist, çevreci olarak tanımlıyor ama, göçmenlerin semtine uğramıyor bu haklar !
Nyamko Sabuni: Afrikalı, aslen Brundi'li. 1969 doğumlu. 1981'de 12 yaşında geldi İsveç'e. Hukuk okudu Liberal Parti'den 2002'de milletvekili seçilmesiyle beraber hükümet danışmanlığı, 2006'da Entegrasyon Bakanlığı, 2010- 2015'te Eşitlik Bakanlığı yaptı . Sağ Liberal Parti'nin koalisyon olduğu dönemde İsveç'te töre ve namus gerekçesiyle Fadime Şahin babası tarafından öldürüldü. Bir de Pela diye bir kız, aile meclisi tarafından alınmış öldürme kararı yüzünden, Irak'a götürülerek orada öldürüldü. Nyamko bu dönemde Eşitlik Bakanı olarak, namus cinayetlerine karşı müdahale edilmesi gerektiğini savundu. Fakat sağ koalisyonun, "Bu bizi aşar bu senin sorun değildir" şeklindeki tepkilerine karşı mücadelesinden vazgeçmedi. Parlamentodaki bu görüşe karşı da mücadele verdi. Bu tür vakalarla karşı daha çok önlem alınması gerektiğini savundukça, "aramızdaki kara tavuk-ırkçı" diyerek dışlandı ve görevinden alındı. Feministler Nyamko'ya sahip çıktı ama görevden alınmasına engel olamadılar. İsveç'liyle evliydi 2012 de ayrıldı. İkiz 2 oğlu var.
Gulan Avcı: 1977 Türkiye doğumlu. Diyarbakırlı politik bir mülteci ailesinin kızı. Gulan 5 yaşındayken geliyor ailesi ile birlikte İsveç'e. Sosyoloji ve siyasaldan mezun olan Gulan, Liberal Parti'nin kadın sorumluluğuna getiriliyor. Liberal Parti parlamentoda 4. büyük parti. 2009'da milletvekili olan Gulan'ın ikinci dönem milletvekilliği halen devam ediyor. Göçmenlikle ilgili devlet danışmanı yardımcısı olan Gulan, İsveç'te bütün kadınların eşit yaşama koşullarının düzeltilmesi için din, dil, ırk gözetmeksizin partiler üstü bir çalışma yürütüyor. Sol Parti'nin sosyalist milletvekili Amina Kakabaveh ile yakın işbirliği içinde, parlamentodaki ve parlamento dışı kadınların oluşturduğu kadın ağı gurubunda aktif destekçi. Çok eşlililiğe, çocuk evliliklerine, politikleşmiş dine karşı, kenar mahalle feministleri ile semt çalışmalarına katılıyor. İki oğlu var, 2015'te, İsveç asıllı milletvekili eşinden ayrıdı.
Sara Mohammed: 1967 Irak Süleymaniye doğumlu. Eczacı (ilac teknikeri). İnsan hakları aktivisti. Namus cinayetlerin kurban giden iki kadın anısına, "Fadime ve Pela'yı asla unutma" (GAPF) Derneği'ni kurdu ve başkanı. Töre cinayetlerine ve kadın sünnetine karsı çalışmalarından dolayı bir çok ödülün sahibi. Bu çalışmalarından ötürü İsveç Kralı'ndan fahri doktora aldı.
Amineh Kakabaveh: Kürd asıllı, İran doğumlu. 14-20 yaşlarında İran dağlarında peşmerge olan Amineh (Komala örgütünün askeri) ölüm cezasıyla aranırken İsveç'e kaçmayı basardı. Amineh okuma- yazmayı öğrendi, ilkokulu, liseyi ve üniversiteyi İsveç'de bitirdi. Sosyonom olarak yüksek lisans diploması aldı. Mesleğinde 6 yıl başarıyla çalışırken, kenar mahallelerdeki kızların toplumda yer alması için uğraş verdi. Sol Parti milletvekili oldu. Halen ikinci dönem milletvekili. "Ne fahişeyiz ne de ezik" (VHEK) Kadın Derneği'nin kurucusu ve başkanı. "Amina Kalşinkof'tan daha büyük değil" adlı bir kitap yazdı. Gerillalıktan parlemento üyeliğine olan hayatını yazdığı bu kitap büyük ilgi gördü. Fokus adlı ünlü bir dergi onu yılın kadını seçti.
Hanna Gadban: Irak asıllı öğretmen. Kenar mahallelerde, genç kızların hayatını kısıtlayan ahlak bekçilerine karşı mücadele verdi. Politik- İslamcı yayılmanın kendisi gibi düşünmeyenlere yaptığı baskıları bir kenar mahalle öğretmeni gözüyle anlatan "Benim Kavgam" (Min Jihad) kitap yazdı.
Mariam Afrasiabpour: Iran asıllı öğretmen. Enternasyonal kadın hakları savunucusu. Göçmenlerin ilk İsveçce öğretiminde "toplumsal bilgilendirmeye" yönelik dil öğrenimi üzerine çalısmalar yapan feminist aktivist. Göçmenlikte yaşanan sorunların dil problemi ile daha da arttığına dikkat çeken Mariam, dil eğitimi ile ilgili eğitim kurumlarında mücadele verdi. Mariam kadın sığınma evlerindeki kadınların dil sorunu nedeniyle büsbütün toplum dışı kaldığını, onların topluma kazandırılması için özel dil öğretimi yapılmasını savundu. Bu tür dil eğitimi çalışmaları yapmakta.
Sohelila Fors Kalhor: 1966 İran doğumlu. Yazar. Kadınların yaşamın her alanda yer alması gerektiğini savunan çalışmalar yaptı. İslamiyetten Hristiyanlığa geçtiği için İslamcıların hedefi haline gelmesine rağmen geri adım atmadı. Kişisel tercihlerinde insanların hür olmasını ve asıl meselenin politikleşmiş dine karşı laiklik için mücadele edilmesini savunan feminist aktivist Sohelila, kadın çalışmalarını tek çatıda altında toplamak için uğraş verdi. "Çayevi" (Te Huset) adlı kafe-dernek açtı. Burada, kadın sorunlarının tartışıldığı toplantılar yaptı. Kadın sığınma evi açılmasını sağladı. Televizyonumuz yoktu bizim, annemlere gittiğimizde tek yayın kanalı TRT’de "Tatlı Cadı"lı, "Dallas"lı, JR'lı dizileri ve yayın kesildiğinde de "necefli maşrapa" fotoğrafını izlerdik! ... Devamı
Yalan bir dünyada yalanlarla yaşıyoruz. Kendi uydurduğumuz yalanı önce kendimize kabul ettiriyoruz ‘işin doğrusu bu’ diyerek. Yalanlarla kurguladığımız hayatı doğru-muş gibi yaşı... Devamı
Bizim sol cenahta kısmen yasaklı konulardır insanların dini inançlarını merak etmek, konuşmak. Bilmek istememek iyi midir kötü müdür bilmiyorum. Ama birileri rahatça ibadetini yaparken, ... Devamı
Şahsen tanıdığım yazarların kitaplarını elimden geldiğince, mümkün mertebe bulup buluşturup okumaya çalışırım. Okumadıysam karşılaştığımızda sanki hep “Benim kitabımı oku... Devamı