Fuji Mehmet

Yazar: kent

Fuji Mehmet

Geçtiğimiz günlerde metro ile Konak’a doğru yol alıyordum. Yan koltuğa oturan kişinin sürekli bana baktığını hissettim. "Birine mi benzettiniz?" diye sorunca, “Fuji Abi beni tanımadın mı” cevabını aldım. “Beni herhalde biriyle karıştırdınız” derken, kastedilen kişinin Göztepeli futbolcu Fuji Mehmet olup olmadığını sorma gereği duydum. Evet, beni benzettiği kişi oydu. Bilgi almak için internete girdim, fotoğrafına baktım. 1933 doğumlu, çocukluğundan beri Göztepe taraftarı olan dayıma Fuji Mehmet’i sordum. “Bana benzettiler” dedim. Bana biraz onu anlattı. Fakat, yakından tanımamıştı.

Fuji Mehmet benden 10 yaş büyüktü. 2002’de futbolu bırakmıştı. Söke Belediyesi, 2017 yılında heykelini şehrin en işlek caddesine dikmişti. Telefonuna ulaşıp, görüşmek istediğimi söyledim. Olumlu karşıladı. Görüşmemizde kendisiyle ve Adnan Süvari’yle ilgili sorularımı yanıtladı.

Karşımda olgun ve saygıyla konuşan bir beyefendi vardı. Tıp doktoru olarak bizlere karşımızdaki insana dikkatle bakıp, teşhis koymamız öğretilmiştir. Bazı özel sağlık kuruluşlarının çevrimiçi muayene yaptıklarından bahseden ilanlarını görünce, şaşkınlıkla karşılıyorum. Bu yapılan tıbba aykırı olduğu gibi, kanunen de yasaktır. Doktor hastasını karşısına almalı, konuşmalı, temas kurmalıdır. Bu nedenle, mesleğin verdiği alışkanlıkla, telefonda konuşmak yerine Mehmet Bey ile yüz yüze görüşmek istemiştim.

Karşımda biraz kilolu, düzgün kesilmiş top sakalı, şapkası, tişörtü ve kısa pantolonuyla şık bir bey vardı. Adımın Metin Oktay’dan geldiğinden bahsederek söze başladım. Bacağının iç kısmında büyükçe bir kesi izi görünce, “Kalp ameliyatı mı geçirdiniz?” diye sordum. Karın içersindeki ana atardamar ile ilgili ciddi bir operasyon geçirdiğini öğrendim. Bu arada canından çok sevdiği yakınlarının kaybından bahsetse de acısını tekrar yaşatmamak için onları yazıya dökmemeyi uygun bulmadım.

Bugüne kadar Fuji Mehmet ile tanışmasam da, ününden haberdardım. Yıllar önce, “Ülkemizde bisiklet ve motosikletin ilk seri imalatı İzmir’de yapıldı” başlıklı yazımda, onun adı geçmişti. O yazımdan kısa bir bölüm şöyledir:

https://kentyasam.com.tr/haber_detay.php?id=104954

“Göztepe kulübünde forma giyen futbolculardan biri antrenmanlara bu bisikletle gelip-gittiğinden “Fuji Mehmet” lakabıyla anılmaktaydı. Bisiklet, gezmeyi sevenler yanında, banliyöden işine giden işçi sınıfının hareket kabiliyetini arttıran, ucuz bir araçtı. Tütün fabrikalarında çalışan komünist rejimli Balkan ülkelerinden göçmüş soydaşlarımızın beraberlerinde getirdikleri bisikletler, İzmir’in yollarında görülmeye başlamıştı…

Balkan ülkelerinden gelen bisikletler sağlam olmalarına karşın gösterişsizdi. Özellikle delikanlılar arasında “Fuji” bisiklet modası hızla yayılmaktaydı. Çankaya’da bitpazarında esnaflık yapan Muzaffer Onay, Japonya’dan parça olarak ithal ettiği Fuji bisikletleri monte ederek satmaya başlamıştı.”

Mehmet Fahri Türken, 30 Mart 1948 yılında Aydın’ın Söke ilçesinde dünyaya gelmişti. Ataları Girit’ten göç etmişlerdi. Girit üzerine yazılmış bir kitabım olduğunu söyleyince, atalarının ona Giritlice öğretmemesine hayıflandığını anlattı. Giritliler'in genelde bu konuyu pek konuşmak istemediklerini, çocuklarına da anlatmadıklarını kitabımı hazırlarken tespit etmiştim. Türkiye’ye geldiklerinde haksız yere “Yarı Gavur” olarak nitelendirildiklerinden, çocuklarının Giritlice konuşmasını istememişlerdi.

Fuji Mehmet anlatmaya başladı:

“Ortaokul 2’ye giderken ara dönemde eve okuldan bir mektup gelmişti. 13 dersten 9’u kırmızı kalem ile çiziliydi. Berberlik yapan babam Mehmet Cemal, “Bu ne? Seni okuldan aldım kerata” deyip, dükkana göndermişti. O sene okula gidemeyince sınıfta kalmıştım. Amcam okula gitmem için babamı ikna etmiş. Babam, “Sınıfı geçersen, çok istediğin bisikleti sana alacağım” deyince, derslerime iyi çalışıp sınıfımı geçmiştim. Babamla İzmir’e gelip, Damlapınar Mağazası'na yönelmiştik. Tavanda asılı onlarca bisikletten Fuji marka, yeşil renkli, çift kadrolu, kapalı zincirli olan birini beğendim.

Top oynamaya ve okula bisikletle gidip gelmeye başladım. 17 yaşındayken, Söke’deki çimento fabrikasında muhaberat görevlisi olarak işe alındım. Aynı zamanda fabrikanın futbol takımında orta saha oyuncusu olmuştum. 355 lira maaş almaya başlamıştım. Bu, o günlerde oldukça iyi bir paraydı. Söke Gençlik Spor'a geçtiğimde Aydın Şampiyonu olmuştuk. Bir süre sonra çimento fabrikasına geri dönmüştüm. İyi maaş alıyordum. Futbola orada devam ettim.

Söke’deki Göztepe taraftarları, antrenör Adnan Süvari’ye benden bahsetmişler. 1968’de Göztepe Stadı'na deneme için çağırılmıştım. Adnan Süvari’nin 'Alın' demediği takıma giremiyordu. Profesyonel değil de amatör futbolculuk önerilince, Söke’ye geri dönmüştüm. Adnan Süvari, 'Uzun boylu çocuk vardı. O nerede?' diye sormuş. Anlaşma olmadığını öğrenince, 'Hemen çağırın gelsin' demiş. Bana telefonla ulaşmışlardı… Sonrasında 9 yıl Göztepe’de oynamıştım. Rizespor takım kaptanı olarak 1978 - 1979 sezonunda ikinci lig şampiyonluğunu da yaşamıştım. 1979 - 1980 sezonunda Göztepe’ye döndüm. 1981’de 33 yaşındayken jübilemi yaptım.

1967’de Aydın Genç Karması'nda, 1969’da Ümit Milli Takım'da, 1971 - 1972’de A Milli Takım'da, 1974’de Federasyon Karması'nda yer aldım. 1981’de itibaren başladığım teknik adamlık kariyerimi de 2002’de bitirdim."

Fuji Mehmet, futbolcuğu yanında, efendi kişiliğiyle biliniyor. Türk futboluna damgasını vurmuş bir kişi olan Fuji Mehmet, bu günlerde torununu severek sakin bir hayat sürüyor.

Fuji Mehmet, nice uzun ve mutlu yıllar sana…

Bazı fotoğraflar DİNYAKOS Türkiye Spor Tarihi sitesinden alınmıştır