Toplumları birer toplum olarak ayakta tutan en önemli özelliklerden biri sahip oldukları dayanışma duygusudur. Bu duyguyu yitiren ya da bu duygunun zayıfladığı toplumlar kolektif davranış özelliklerinden birini yitirmiş ya da bu en önemli özelliklerinden birini kötürümleştirmişler demektir.
İzmir, en eski çağlardan bu yana bir dayanışma kültürüne/zihniyetine sahip kentlerden biridir. Bunların en sonuncuları arasında Kurtuluş Savaşı, 1950li yıllardan bu yana İzmirin demokrasinin kalesi olarak kalma arzusu, Gezi olayları gibi şeyler vardır.
Ne var ki, Aziz Nesine kulak verdiğimizde ve biraz da gözlem gücüyle ülkemiz insanlarının günümüzde dayanışmak amacıyla genellikle yalnızca deprem, yangın, su baskınları yani felaket ya da cenaze gibi olaylarda bir araya geldiği ve küçük bir azınlık dışında toplumun had safhada bir bireycilik anlayışına boyun eğdiği görülmektedir.
Dolayısıyla bu insani ve toplumsal niteliğe yalnızca belli durumlarda ihtiyaç duyulması bunu toplumsal karakter zayıflığıyla ilgili bir davranış olarak algılamamıza yol açmaktadır. Örneğin, İzmirliler müziği en çok seven kentlerden biri belki de en önemlisidir.

Rebetiko/Rembetikonun ilk vatanı olduğu söylenen, Türk sanat, pop, klasik, opera ve caz müziğine beste-müzisyen-şarkıcı düzeyinde ülkenin en önemli isimlerinden birçoğunu kazandıran kentin MÜZİKSEV gibi bir müzeye sahip olduğunu kaç kişi biliyor? Buraya müzisyen ve müzikseverlerin bağışladıkları ve birçoğunun kendine ait bir öyküsü olan hem tarihsel bir geçmişe sahip hem de olağanüstü güzellikteki enstrümanları kaç kişi ziyaret etti? Birçoğuna hangi usta, sıra dışı yeteneğe sahip insanlar dokundu, çaldı ve söyledi, kimler biliyor?
Yine bu müzeye bağışlanan çok sayıdaki plak vs koleksiyonunun dijital ortama taşınarak müzikle ilgilenen araştırmacı, profesyonel, meraklı vs herkesin hizmetine hazır bir şekilde beklediğinden kaç kişinin haberi var?

Çocuklara müzik dinlemeyi, bir enstrüman çalmayı sevdirmek amacıyla özel olarak hazırlanan sevimli odaları görenlerimiz var mı? Ayrıca yaklaşık 200 kişilik konser salonuyla hem ciddi eserler çalmak hem de dinlemek isteyenlere kapıları her zaman açık, kısaca İzmire bu konuda küçük bir örgütlenmeyle verilebilecek her şeyi karşılıksız bir şekilde vermeye çalışan bir kurum. Kaçımız bu müzeyi yalnızca ziyaret ederek onlarla bir dayanışma içinde, yani onların varlığından haberdar olduğumuzu, yaptıklarını takdir ettiğimizi, daha iyi şeyler yapabilmeleri için bize bir görev düşüp düşmediğini soruyoruz.
Dayanışma yalnızca maddi değil, aynı zamanda manevi nitelikte bir duygudur. Bu tür müzelerin kent halkı tarafından akın akın ziyaret edilmesi bu kurumları yaşama geçiren insanları moralman motive ederek, kente daha iyi şeyler sunmanın yollarını bulmaya itecektir.
Bu tür kurumlara karşı gösterilen duyarsızlık kanımca sözcüğün gerçek anlamında bir sanat kültüründen yoksunluğun ifadesidir. Kimi İzmirlilerin ne yazık ki bazı opera, bale, klasik müzik konserleri ve tiyatro gösterilerinin biletlerini toptan satın aldıkları halde gitmediklerini duyuyor, hatta kimi zaman bizzat tanık oluyoruz.
İzmir gibi kentler 1960lı yıllarda Anadoludan gelen büyük göç dalgalarıyla yitirdikleri kentli kültürünü yeniden canlandırmak ve yaşama geçirmekle yükümlüdürler. Zira sanat insanları birbirlerine yakınlaştıran, paylaşma duygusunu geliştiren en önemli kavram ve uğraşlardan biridir. İzmir artık sözcüğün gerçek anlamında kent kültürüne sahip bir kent olduğunu sahip olduğu düzeyli sanat kurumları, kuruluşları, yayınları, etkinlikleriyle tüm ülkeye göstermesi gereken güzel bir örnek olabilir, tabii eğer isterse.

Şu sıralar Arkas Sanat Merkezi'ndeki olağanüstü Hoca Ali Rıza sergisini sakın kaçırmayın. Kendisi yurt dışına gönderilmediği halde resmi ülkemizde sanat düzeyine çıkaran Harbiyeli ilk ressamlardan biri ve belki de en önemlisi. Fransa, İtalya, İngiltere, Belçikadaki vs önemli müzelerin birindeki çok önemli geçici bir sergiyi ziyaret etmiş gibi oluyorsunuz. En önemli ve güzel resimlerinin bir kısmının yer aldığı bu sergide Hoca Ali Rıza mehtaplı gece ve güneşli, bulutlu gündüz manzaraları, peyzajlarındaki yaşam saçan canlı renkleri ve ışık gölge oyunlarıyla ustalığının düzeyini somut bir şekilde ortaya koyuyor.

Yukarı katta sergilenen küçük guaj resimlere hayran olmamak olanaksız. İşini tüm ruhu ve bedeniyle yaparak size resmin bir sanat olduğu duygusunu sözcüğün tüm anlamlarında yaşatan Hoca Ali Rıza gibi bir ressama sahip olduğumuz için gurur duyabiliriz. İzmirlilere sıra dışı sergiler sunan Arkas Sanat Merkezi'ne bir kez daha içten teşekkürlerimizi sunuyor ve artık bir üst, yani bir müze açma aşamasına geçmelerini beklediğimizi iletmek istiyoruz.
İzmirliler, sizce de artık bu kurumlara sahip çıkmanın ve böylelikle daha iyilerine tanık olmanın, daha iyilerinin bir parçası olmanın zamanı gelmedi mi? Özellikle de ülkemiz böyle bir dönemden geçerken sanat kültürüne sahip çıkmak tarihi bir göreve dönüşüyor, zira çağdaşlığın, uygarlığın, insani ve manevi değerlerin en önemli yansıtıcısı sanata sahip çıkmazsak insanlığımızdan hızla daha çok şey yitireceğiz.