Yıllar önce televizyonda el sanatları ile ilgili bir izlencede Sevgi Şenol'u izledim. Kendisi boncuk oyalarına gönül vermiş, bu konuda derleme çalışmaları yapmış emekli Türkçe öğretmeni. İzlencede kendi el emeği ile hazırladığı boncuk oyalı tülbentleri adları ve yöreleri ile anlattı. Anlatılan sadece oya değil, Anadolu kadının üretici ve yaratıcı gücünün zenginliğiydi. Elimizde avucumuzda kalan son yapıtları kurtarma çabasına giren, emek harcayan herkesi saygıyla karşılıyorum, desteklemek istiyorum. Bu nedenle Sevgi Şenol ile tanışmak istedim. Nasıl tanışacaktım? Kendisi Bursa'da yaşıyor ben İzmir'de. Kaybolmaya yüz tutan bir yolla kendisine ulaştım; kendisine mektup yazdım.

Mektupta tam olarak ne yazdığımı şimdi anımsamıyorum. Sanırım övgü ve teşekkürle dolu bir mektuptu. Daha sonra çağrısı üzerine Bursa'ya giderek kendisine konuk oldum. Oya koleksiyonunu bir bebeği sever gibi özenle ve coşku ile bana gösterdi. Bütün oyaların adını ve yöresini tek tek bana anlattı. Oya deyip geçmeyin hepsinin bir adı ve işlevi var. Hepsinin bir dili var.
Bazı oyaları daha önce görmüş, hatta örmüş olduğumdan çabucak oya havasına giriverdim. Böylece o akşam birlikte Anadolu'da boncuk oyaları gezintisine çıkmış olduk. Anadolu kadının yaratıcı gücüne, doğadaki malzemeyle ve az masrafla, yoğun emek vererek kendisini ve evini süsleme çabasına bir kez daha hayranlık duydum.

Boncuk oyaları aşkı çocukluktan başlıyor Sevgi Şenol'da. Köylerine gelen çoparlarca (Roman gezgin satıcılar) satılan dizi dizi bocukları unutamadığını belirtiyor. Sevgi Şenol Türkçe öğretmeni oluyor ama içindeki boncuk oyaları aşkı tohumlanıp kalıyor. Gönlünün derinliklerine gömdüğü boncuk oyası aşkının tohumu Konya iline bağlı Güneysınır kasabasına öğretmen olarak atanınca yeşeriveriyor. Nasıl mı? Kendisi şöyle anlatıyor:
"Güneysınırlı kadınların boncuk oyalarını artık modası geçti düşüncesiyle sökmelerine ve yenilerini üretmemelerine tanık oldum. Hemen tığı, boncuğu ve ipliği aldım. Kaybolmaya yüz tutan bütün boncuk oyalarını derledim. Böylece o yöreye ait elimde bir koleksiyon oluştu. Kadınlara da bu el sanatını bırakmamalarını, ellerindeki oyaları sökmemelerini öğütledim."

Boncuk oyası derleme ve kitaplaştırma çalışmalarına emekli olduktan sonra daha çok zaman ayırmış. İlk derlemelerini 1997 yılında "Konya Güneysınır Boncuk Oyaları" adıyla yayınlamış. Ancak bu kitaptan önce doğup büyüdüğü memleketinin yöresel ağzıyla ilgili derleme ve incelemelerini 1993 yılında "Artvin-Ardanuç Ağzından Derlemeler" adıyla yayınlayarak belgelemiş. Bu yapıtını genişleterek 2015 yılında 2. baskı olarak "Ardanuç Ağzı" adıyla yayınlamış. Ayrıca, Ardanuçlu şairlerin şiirlerinden oluşan "Ardanuç'tan Bir Güldeste, Gönül Kocamaz" adlı kitabı da basılmış.
Çeşitli yerlerde tanıtım amaçlı sergiler açmış. 2003 yılında Japonya'da "Türk Yılı" etkinlikleri kapsamında "Türk Oyaları ve İşlemeleri Sergi"sine boncuk oyalarıyla katılmış. Sergi büyük ilgi görmüş. Japon kadınlara boncuk oyası örme kursu vermiş. Sergiyi Japon Prensi Takahito Mikasanomiya da gezmiş ve çok beğenmiş.

Ayrıca 2003 yılında "Balıkesir Boncuk Oyaları", 2009 yılında "Geçmişten Günümüze Boncuk Oyalarımız -Anatolian Bead Oyas From Past to Present" kitaplarını yayınlamış. Son yayınladığı kitabında boncuk oyalarını günlük yaşam alanında farklı objelerde uygulayarak oyalara işlevsellik kazandırmış. Boncuk oyalarını giysilerde, çanta, şapka, resim çerçevesi, kalemlik, kutu, ev tekstili, süs eşyası, takı, abajur, fular vb. uygulayarak günlük yaşama uyarlamış. Bocuk oyası yapımını her aşamada fotoğraflayarak ve alt yazılı anlatarak kolayca yapılabilir hale getirmiş. Böylece boncuk oyalarının yapımı tüm dünyaya sunulmuş. "Geçmişten Günümüze Boncuk Oyalarımız, Anatolian Bead Oyas From Past to Present" gerçekten yorucu ve sabırla ortaya konmuş bir yapıt.
Sevgi Şenol'un oyalarla ilgili çalışmaları, TRT'de yayınlanan "Yaşayan İnsan Hazineleri" adlı programda da tanıtılmıştır.
Oya nedir?

Oyayı, süslemek ve süslenmek için çeşitli teknik ve malzemelerle yapılmış dar dantel diye tanımlayabiliriz. Tığ, firkete, iğne, boncuk ile yapılan birçok oya çeşidi vardır. Oya sözcüğünün başka dillerde karşılığının bulunmayışı, bu el sanatının Anadolu kadınına özgü olduğunu göstermektedir. Yüzyıllar boyunca duygularını, düşüncelerini, yaratıcılığını, estetik güzelliğini, yeteneğini oyalara aktaran kadınlarımız, oyalarla geçmişi günümüze taşımıştır. Geleneksel el sanatı ürünlerimiz içinde en zengin çeşitleri bulunanı kuşkusuz boncuk oyalardır. Çünkü Anadolu kadını oyasız yazma örtmez. Oya kadının süsü, makyajıdır.

Oya türleri içinde Anadolu'da en yaygın olanı boncuk oyalarıdır. Ana malzemesi boncuk ve ipliktir. Boncuk oyası, adını, yapımında kullanılan boncuktan almıştır. Boncuktan başka metal pul, plastik pul ve halka, serum hortumu, baharat olarak kullanılan karanfil, çitlembik, balmumu, elde hazırlanmış püsküller, bezler, arpa sapı, kağıtlar da boncuk oyası yapımında kullanılır. Önceleri yalnız beyaz tülbentlere dikilen boncuk oyaları sonradan renkli yazmalarda da kullanıldı. Çeyiz geleneğinde boncuk oyalarının yeri büyüktür. Her genç kızın çeyizinde, ailenin ekonomik durumuna göre 50-100 arası boncuk oyalı tülbent bulunur. Bu oyaların bir bölümü gelinin ve damadın yakınlarına hediye olarak dağıtılır. En güzel oyalı örtüler kaynanaya ve görümcelere verilir. Ayrıca düğünden sonra gelin görmeye gelen konuklara da oyalı yazmalar dağıtılır. Günümüzde bütün bu gelenekler giderek azalmaktadır.
Geleneksel el sanatı ürünlerimizin ince, güzel ve zengin örneklerinden olan boncuk oyaları, bir sanat ürünü olmalarının yanı sıra yapıldıkları yörenin doğal durumu, iklim ve bitki özellikleri, yörede yaşayan canlılar, kullanılan araç gereçler, halkın sosyal ilişkileri, inançları, kısaca yaşam biçimi hakkında da bilgi verir. Aynı oyaya Artvin'de "subay sırması", Konya'da "yılan kemiği", Balıkesir'de "tren yolu" denmesi bunun güzel bir örneğidir.
Oya adlarında yöresel özellikler
Çiçekler: Asma gül, güllü, karanfil oya, laleli, papatya, sümbül, boru çiçeği, dağ lalesi, gelincik, menekşe, küpe çiçeği, mum çiçeği.
Ağaçlar: Bağ yaprağı, söğüt yaprağı, bahar dalı, kiraz oya, limon çekirdeği, çınar yaprağı
Sebze ve meyveler: Domates, maydanoz, biber oya, patlıcan oya, karnabahar; çilek, muz oyası, portakal, üzüm, dut kurusu, karpuz çekirdeği.
Yörede yaşayan canlılar: Böcek oya, örümcekli, sülük oya, eşek arısı, kelebek, kıllı kurt, kırk ayak, yılan kemiği, ördek gözü, geyik boynuzu, kaz ayağı, keçi memesi, tavşan kulağı, sıçan dişi, sığır sidiği.
Yöredeki kullanım araçları: Fayton tekeri, tren yolu, makine bıçağı, motor izi, çalı süpürgesi, kazan kulpu, merdiven, berber aynası.
Yöre insanının sosyal ilişkileri ve inançları: Elti çatlatan, kaçan kızın eteği, bey geldi hanım sallandı, kaynana dili, zenginler oyası, Ecevit burnu, Türkan Şoray küpesi, molla çiçeği, iftar tabağı, çarkıfelek, tespih oya, çitlembik oya (nazara karşı).
Bugün oyalı tülbent kullanımı azalmış durumdadır. Ancak oyaları günlük yaşamda kullanma çabaları bir çok el sanatını seven kadınlarca desteklenmektedir. Ben de oyalı tülbentleri fular ve atkı olarak kullanmayı seviyorum. Ayrıca giyim kuşam üzerinde uyguluyorum.
Binyılların süzgecinden geçerek bu güne ulaşmış, ince zevkin ve estetik anlayışın ürünü bir çok geleneksel el sanatlarımız yok olmak üzere.
Boncuk oyası sanatının kaybolmaması için emek veren, oyaların annesi Sevgi Şenol'a "Ellerine ve yüreğine sağlık" diyorum.
Kaynakça:
www.boncukoyasi.com
Sevgi Şenol'un kitapları:
- Konya Güneysınır Boncuk Oyaları, 1997, Bursa
- Balıkesir Boncuk Oyaları, 2003, Bursa
- Geçmişten Günümüze Boncuk Oyalarımız, Anatolian Bead Oyas From Past to Present, 2009, Bursa