Ege doğasında ölümün adı madencilik oldu
Akdeniz havzasında şarap ve şarapçılığın tarihiyle ilişkilendirilmeyen ulus veya uygarlık yok gibidir. Neredeyse bu coğrafyanın tüm ulusları şarapçılık tarihinin kendileriyle başla... Devamı
Muğla'nın Yatağan ilçesinde 1983 yılında işletmeye alınan termik santral bugün bizi tehlikeli sona götüren yolun sembolik ilk adımı oldu. Dönemin nispeten cılız kalan çevreci tepkisine rağmen açılan ve bugüne kadar 50 bine yakın yöre insanının erken ölümüne yol açtığı varsayılan Yatağan Termik Santrali, maden ve madenciliğe dayalı çevre felaketlerinin miladı oldu. Yatağan'da köy köy, kasaba kasaba ilerleyen ölüm, bölgenin sadece doğasını değil demografisini de derinden etkiledi. Santrale yakın mahalle ve köylerden göçler son yıllarda hiç kesilmedi. Kalmakta ısrar edenler veya terk edemeyenler ise on binler ile ifade edilen erken ölümlerin kendi kapılarını çalmasını çaresizlik içinde bekliyor. İstihdam başta olmak üzere birçok ekonomik katma değeri yaratmasına rağmen hiçbir şey ama hiçbir şey bırakın on binlerce insanı, tek bir kişinin dahi erken ölmesine neden olamaz, olmamalı. Bugün Yatağan Termik Santrali'nin gizlenemez ölüm mesaisi her türlü tepkiye rağmen devam ediyor.
Tarih boyunca Ege medeniyetleri adeta mermer üzerine yükseldi. Dünyanın en zengin mermer yataklarına ev sahipliği yapan Ege'de, dün olduğu gibi bugün de mermer ekonomik değer olarak değerlendiriliyor. İhracat pazarlarındaki genişleme ve Ege mermerinin markalaşması çok sayıda girişimcinin bu alana yatırım yapmasına neden oldu. Gelişigüzel her yerde açılan mermer ocaklarını ardı arkası kesilmeden yenileri takip etti. Aslında çevre ile barışık ürün olan mermerin her yerde üretilme hırsı, Ege doğasını tehdit etmeye başladı. Ege'nin neresinde olursanız olun gözünüze ilişecek doğal bütünlüğü bozan bir mermer ocağı artık sıradan manzara haline geldi.
Ege'de madencilik kaynaklı çevre sorunları dün de vardı. Ancak artan ihtiyaçlar ve ekonomik cazibesi nedeni ile plansız, sınırsız madencilik faaliyetleri Ege'nin doğasını hızla tüketiyor. Tarihte Ege'nin temel zenginlik kaynağı olan madenler bugün; tükenişi, yoksunluğu ifade ediyor. Son yıllarda adı "kanser köy" olarak anılan Söke'ye bağlı Kısır köyünün dramatik hikayesi bölgedeki madencilik politikalarının kökten değişmesine neden olacak nitelikte. Herhangi bir rehabilitasyon yapılmadan, sorumsuzca 1950'li yıllarda terk edilmiş uranyum sondaj havzasının neden olduğu sağlık felaketi, köyü terk eden genç kuşakların köylerini ziyarete dahi engel. Kısır köyünün eski sakinlerden yaşlı bir köylünün, "Çocuklarımızı misafir olarak dahi köyümüze, evimize davet etmekten onların sağlığı adına çekiniyoruz" ifadesi aslında çağrı anlamı taşıyor. Son çeyrek yüzyılda neredeyse kepçe, kazma vurulmayan alan, köklenmeyen zeytinlik bırakmayan madencilik ihtirası Ege'de doğanın sonu olabilir. Akdeniz havzasında şarap ve şarapçılığın tarihiyle ilişkilendirilmeyen ulus veya uygarlık yok gibidir. Neredeyse bu coğrafyanın tüm ulusları şarapçılık tarihinin kendileriyle başla... Devamı
Uygarlık tarihinin zengin coğrafyalarından birinin üzerinde yaşıyoruz. Onlar hatta yüzlerle ifade edilebilecek, toplum, ulus, uygarlık ve devletin yaşadığı, hüküm sürdüğü Anadolu co... Devamı
Türkü sevsin veya sevmesin herkesin duyduğunda mırıldanarak eşlik ettiği bazı türkülerin, popülaritesinin ötesinde derin anlamlar taşıdığını biliriz. Bireyin veya toplumun yaşadı�... Devamı
Ulusçu fanatizm, dinci fanatizm ile aynı genlere ve karaktere sahiptir. Her iki akım da, akıl dışı savrulmalara açık, mistik, mitolojik ve ezoterik kurgular ile uygarlığa giydirilmeye çal... Devamı