Orman yangınlarından ve haberlerinden kendimizi ve çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz? 2025-07-29 00:35:55
Yazar: Beril Acar
Psikolog Beril Acar
Her yıl yaz aylarında artan orman yangınları, yalnızca doğayı değil, insan sağlığını, psikolojisini ve yaşam güvenliğini de tehdit ediyor. Yangın bölgelerine yakın yaşayan bireyler kadar, medyada sıkça yer alan yangın haberleri de özellikle çocuklar ve hassas bireyler üzerinde travmatik etkiler bırakabiliyor. Bu yazıda hem fiziksel hem de psikolojik anlamda birey ve aile olarak nasıl korunabileceğimize dair önerileri bilimsel kaynaklar eşliğinde sunuyorum.
Fiziksel korunma: Duman, hava kalitesi ve acil durum hazırlığı
Duman ve hava kalitesinden korunmak için öneriler
Orman yangınlarında oluşan duman, akciğer hastalıkları olan bireyler, yaşlılar, çocuklar ve hamileler için ciddi bir risk oluşturur. Amerikan Akciğer Derneği (American Lung Association) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şu önlemleri önerir:
Kapalı kalın: Yangın dumanı varsa pencereleri kapatın, hava sızdırmazlığı sağlayın. Klima varsa filtreli ve iç hava dolaşımı modunda çalıştırın.
N95/FFP2 maske kullanın: Sıradan bez veya cerrahi maskeler dumanı filtreleyemez. N95 tipi maskeler partikül filtrasyonu sağlar.
Hava kalitesini takip edin: AQICN.org ve yerel meteoroloji sitelerinden hava kalitesi indeksini günlük kontrol edin.
Araba kullanırken iç hava moduna geçin: Dışarıdan duman alımını engeller.
Acil durum çantası hazırlığı
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) önerilerine göre her evde bir “acil durum çantası” bulunmalıdır. Bu çantada Su, konserve gıdalar, ilaçlar, maske, fener, pil, kimlik fotokopileri, ıslak mendil gibi temel malzemeler yer almalıdır.
Yangın anında bölgeden tahliye gerekirse çanta hazır şekilde ulaşılabilir olmalıdır.
Travmaya dair bilgilendirme ve psikolojik etkiyi azaltma
Medya maruziyeti ve sosyal medyanın etkisi
Orman yangınları gibi kitlesel travmalar, sadece fiziksel yıkımla değil, medya yoluyla yayılan görüntülerle de psikolojik bir yük oluşturur. Özellikle sosyal medyada paylaşılan dramatik görüntüler -yanmış hayvanlar, alevler içinde kalan köyler, tahliye anları gibi sahneler- çocuklarda ve hassas bireylerde ikincil travmatizasyon (vicarious trauma) yaratabilir (Pfefferbaum et al., 2019).
Amerikan Psikoloji Derneği (APA), afet dönemlerinde haberleri aşırı takip etmenin stres, uykusuzluk ve kaygıyı artırabileceğini vurgular. Bu etki, çocuklarda çok daha kuvvetlidir çünkü soyutlama becerileri gelişmemiştir (APA, 2021). Bu nedenle çocukların bu tür içeriklerle yalnız başına ve uzun süre temas etmesi engellenmelidir.
Ebeveynlerin, çocuklarla haberleri birlikte izlemeleri ve içeriği açıklamaları önerilir. Haberlerden sonra “Bu seni korkuttu mu?” gibi açık uçlu sorular sorarak duygularını anlamalarına yardımcı olunmalıdır (National Child Traumatic Stress Network, 2020).
Korku, kaygı ve panik gibi duyguların normalleşmesi
Afetler sırasında verilen korku, panik, ağlama, içe çekilme gibi tepkiler aslında insanın biyolojik alarm sisteminin birer parçasıdır. Bu duygular bastırılmamalı, aksine “duyguların işlevsel” olduğu bilgisiyle normalleştirilmelidir. Bu bağlamda, travma psikoterapisti Victor Frankl’ın “Anormal bir duruma verilen anormal tepkiler, aslında normaldir” sözü kritik bir çerçeve sunar. Yani, travmatik bir olay karşısında kaygı duymak patolojik değil, insanidir.
Yetişkinler olarak, bu duyguların çocuklara da geçebileceği unutulmamalıdır. Çocuklar ebeveynin davranışlarını taklit eder, bu nedenle ebeveynin korku anında gösterdiği sakinlik (gerçekten öyle hissetmese bile) çocuğun regülasyonunu kolaylaştırır (Siegel & Bryson, 2018).
Yangının psikolojik etkileri: Travma ve belirsizlikle baş etme
Orman yangını gibi tehdit edici olaylar, bireyde akut stres tepkileri yaratabilir. DSM-5’e göre bu tür olaylar sonrası görülen belirtiler şunlardır:
Kabuslar, yangınla ilgili rüyalar
Aşırı tetikte olma
Irritabilite (kolay öfkelenme)
Belirsizlikle baş edememe, kontrol kaybı hissi
Belirsizlik, özellikle çocuklar ve ergenlerde kontrolsüzlük algısını pekiştirir. Gelişimsel psikolojiye göre çocuklar, anlamlandıramadıkları bir tehdide karşı ebeveynlerinin duygusal yanıtlarına göre tepki geliştirir (Pynoos et al., 1999). Bu nedenle, çocuğa “Yangın şu anda bizim buraya ulaşamıyor ama biz güvendeyiz” gibi açıklamalarla bir tür “duygusal harita” verilmelidir.
Afetlerde psikolojik ilk yardım (PFA): Ruh sağlığına ilk dokunuş
Yangınlar, depremler, sel felaketleri… Her afet, sadece binaları ve ormanları değil, insanların iç dünyasını da yerle bir edebilir. Fakat afet anında yapılabilecek basit ama etkili psikolojik müdahaleler, bireylerin ruhsal çöküntüye girmesini engelleyebilir. İşte bu müdahalenin adı: Psikolojik İlk Yardım (PFA - Psychological First Aid).
Psikolojik ilk yardım, bir kriz veya afet yaşayan bireyin duygusal ve zihinsel açıdan desteklenmesi için kullanılan, bilimsel temelli bir yöntemdir. Bu yöntem, bir terapi değil, güven vermeye, destek olmaya ve insanlara yeniden toparlanma gücü vermeye odaklanır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu (IFRC) ve UNICEF gibi kuruluşlar tarafından standartları belirlenmiştir.
Psikolojik ilk yardım ne değildir?
Bir terapi değildir. Teşhis veya tedavi içermez.
Kişinin yaşadığı duyguyu sorgulamak ya da bastırmak değildir.
“Ağlama, güçlü ol” gibi ifadelerle telkinde bulunmak değildir.
Travmayı detaylıca sorgulamak ya da hikâyeyi zorla anlattırmak değildir.
PFA’nın üç temel adımı
Psikolojik ilk yardımda dikkat edilmesi gereken en temel şey: Önce zarar vermemek (do no harm). Psikolojik ilk yardımın üç ilkesi vardır; İzle, dinle, bağ kur.
Müdahale aşağıdaki beş adımda ilerler:
İzle (Look)
Amaç, bireylerin güvenliğini, temel ihtiyaçlarını ve psikolojik durumlarını gözlemlemektir.
Fiziksel güvenliği değerlendirin: Birey hala risk altındaysa, örneğin yangın alanına yakınsa, önce güvenliği sağlamak gerekir (WHO, 2011).
Temel ihtiyaçlara bakın: Su, barınma, yiyecek, ilaç gibi temel yaşam gereksinimlerine erişimi olup olmadığı izlenmelidir.
Kişinin su, yiyecek, dinlenme, battaniye, ilaç gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasına destek olun.
Bu ihtiyaçların karşılanması, bireyin sinir sistemi regülasyonu için gereklidir (Siegel, 2012).
Davranışsal belirtilere dikkat edin: Donakalma, ağlama, öfke nöbetleri, dalgınlık, bedensel yakınmalar (karın ağrısı, baş dönmesi) gibi stres belirtileri gözlemlenmelidir (Brymer et al., 2006).
Kırılgan grupları belirleyin: Çocuklar, yaşlılar, hamileler, engelliler, yalnız kalmış bireyler özel dikkatle değerlendirilmelidir.
Dinle (Listen)
Bu adımda amaç, bireyin anlatmak istediğini saygıyla ve yargılamadan dinlemek, duygusal boşalımına alan tanımaktır.
Zorla konuşturmayın: Konuşmak istemeyen bireye saygı gösterin. “Hazır olduğunda dinlemek isterim” gibi açık kapı bırakın.
Yargısız ve aktif dinleyin: Bireyin duygularını etiketlemeyin, nasihat vermeyin. “Ne yaşadığını duyuyorum” gibi empatik cümleler kurun.
Bedensel sinyallere dikkat edin: Kişi konuşmasa da yüz ifadeleri, beden duruşu, göz teması gibi ipuçlarından duygusal durum anlaşılabilir (Hobfoll et al., 2007).
Sessizlikten korkmayın. Ağlıyorsa durdurmaya çalışmayın.
Sorularınız açık uçlu olsun: “Şu an sana nasıl yardımcı olabilirim?” gibi.
Çocuklara dinleme alanı yaratın: Resim yapmalarına, oyunla anlatmalarına izin verin. “Neyi merak ediyorsun?” gibi sorular yöneltin.
Bağ kur (Link)
Bu adım, bireyin mevcut sosyal destek sistemlerine ve profesyonel yardım kaynaklarına yönlendirilmesini kapsar.
Yakınlarıyla bağlantı kurmasına yardımcı olun: Kaybolan aile üyeleri varsa ilgili birimlere yönlendirin.
Toplumsal kaynakları tanıtın: Barınma, sağlık, sosyal hizmetler gibi alanlardaki desteklerin nasıl erişileceğini anlatın.
Profesyonel yardıma yönlendirin: Uzamış tepkiler, intihar düşünceleri, işlevsellik kaybı varsa psikolojik destek alınması gerektiğini vurgulayın (NCTSN & National Child Traumatic Stress Network, 2006).
Destek gruplarını güçlendirin: Mahalle dayanışma grupları, gönüllü psikolojik destek hatları gibi girişimlerle kişinin yalnız olmadığını hissettirmek önemlidir.
Psikolojik ilk yardım sırasında, bireylere gerçek dışı bilgiler vermek, “Her şey geçecek, eskisi gibi olacak” şeklinde gerçek dışı umutlar vermek sağlıklı değildir. Olay hakkında doğrulanmış bilgileri sade bir dille paylaşın. “Yangın kontrol altına alınıyor gibi. Söylentilere yer vermeyin. “Bilmiyorum ama öğrenmeye çalışacağım” demek, yalan söylemekten iyidir.
Gelecek hakkında belirsizlik varsa, “Şimdilik burada güvendeyiz” gibi odaklı cümlelerle güven hissi yaratın. Bilinmezlik en çok panik doğurur. Az ama doğru bilgi verirseniz kişi nefes alır. Kişiler belki sizinle hiç konuşmak istemeyebilir/konuşamayabilir, başından geçenleri anlatmak istemeyebilir/anlatamaz, ama yanında olduğunuzu bilmeye ihtiyacı vardır.
Bu üç adım, afet sonrası psikolojik destek vermek isteyen her bireyin uygulayabileceği, travma bilimine dayalı ve insan onuruna saygılı bir ilk yardım yaklaşımıdır. Psikolojik ilk yardım uzmanlık gerektirmez, ama bilinçli bir destek tutumu gerektirir. Çünkü bazen bir felaketin ardından en çok ihtiyaç duyulan şey, sakin bir ses, dinleyen bir kalp ve güvende hissettiren bir varlıktır. Psikolojik ilk yardım, sadece ruhsal değil, fiziksel ihtiyaçlara da müdahaledir.
***
Çocuklarda psikolojik ilk yardım
Çocuklara bu durum nasıl anlatılmalı?
Her yaş grubuna uygun açıklama düzeyi farklıdır.
0 - 6 yaş: Basit, kısa cümlelerle “Bazı ağaçlar yanmış, ama itfaiyeciler yardım ediyor, biz güvendeyiz” gibi ifadeler tercih edilmeli. Çocukların oyun oynaması desteklenmeli.
7-12 yaş: Yangının ne olduğunu, nasıl çıktığını ve nasıl söndürüldüğünü basit bilimsel ifadelerle açıklayabilirsiniz. “Doğaya zarar veriyor ama doğa zamanla iyileşebiliyor” gibi cümlelerle umut vurgulanmalı.
13 yaş ve üzeri: Daha detaylı bilgi verilebilir. Sosyal sorumluluk hislerini geliştirmek adına “fidan bağışı”, “bilinçlendirme kampanyaları” gibi katılımlar teşvik edilebilir.
Çocuklarla çalışırken farklı yaklaşımlar gerekir.
Konuşmaya zorlamayın, oyun veya resim yoluyla kendilerini ifade etmelerine imkân tanıyın.
Çocuklara “Güvendesin, yanında kalacağım” demek çok etkilidir.
Ebeveyn yoksa, çocukla ilgilenene güvenli bir erişim sağlanana kadar sakin ve kararlı bir yetişkin desteği verilmeli.
Afet durumlarında çocuklara psikolojik müdahale yöntemleri
Oyun temelli müdahale
Çocuklar soyut kavramları (yangın, kayıp, korku) sözcüklerle ifade etmekte zorlanabilir. Oyun, onların doğal ifade dilidir. Travmayı doğrudan değil, dolaylı olarak işler.
Serbest oyun: Oyuncaklarla oynamasına izin verin. Özellikle itfaiye araçları, peluş hayvanlar, figürler aracılığıyla iç dünyasını yansıtabilir.
Yapılandırılmış oyunlar: “Hikâyeyi tamamla”, “Birlikte bir kahraman kuralım” gibi yönlendirici ama baskı içermeyen oyunlar kullanılabilir.
Dikkat! Oyunda yangın, kurtarma, ayrılık gibi temaların tekrar tekrar gündeme gelmesi doğal ve iyileştiricidir. Müdahale etmeyin, sadece yanında olun.
Resim ve sanatla duygusal ifade
Çocuklar duygularını kelimelerden çok çizgiler, renkler ve sembollerle aktarırlar. Resim yaparken aynı zamanda kendilerini regüle ederler (sinir sistemi dengesi).
“Nasıl hissediyorsun, çizmek ister misin?”
“Evinizi çizebilir misin? Şu anki hâlini ya da hayal ettiğin gibi olanı.”
Mandala, serbest boyama, oyun hamurları, kinetik kum gibi malzemeler kullanılabilir.
Hikâye anlatımı / Masal terapisi
Metaforik anlatımlar çocuklara gerçeklikten kopmadan duygusal güvenlik sağlar. Travmayı dışsallaştırarak kontrol hissi verir.
Korkan bir kuşun cesaretini bulduğu bir hikâye anlatabilirsiniz.
“Yangından sonra yeniden büyüyen orman” gibi umut ve iyileşme temasını içeren masallar seçin.
Çocuğun kendi hikâyesini uydurmasına fırsat verin.
Bedensel regülasyon yöntemleri (somatik yaklaşım)
Afet anlarında çocukların sinir sistemi yüksek alarma geçer. Bedensel farkındalık ve gevşeme çalışmaları ile yeniden denge sağlanabilir.
Nefes oyunları: “Karnını bir balon gibi şişirip yavaşça söndürelim.”
Vücut tarama: “Vücudunda bir yerde gerginlik varsa, oraya minik bir el feneri tutalım gibi hayal edelim.”
Toprağa basma, battaniyeye sarılma, sallanma gibi güvenlik veren bedensel hareketler önerilir (Levine, 2010).
Rutin oluşturma ve günlük yaşama dönüş
Afet sonrası en çok bozulan şeylerden biri güvende olma ve öngörülebilirlik hissidir. Rutinler çocuğa yeniden “hayat normale dönecek” mesajını verir.
Günlük basit planlar yapın: yemek saati, uyku saati, oyun saati vb.
Her sabah aynı cümleyle güne başlamak güven verir: “Bugün birlikte güzelce geçireceğimiz bir gün olacak.”
Bağ ve temas gücü
Çocuk için en büyük güven kaynağı: yakın ve regüle bir yetişkendir. Dokunma, sarılma, birlikte sessizce oturma bile iyileştiricidir.
Yanında olun, göz teması kurun, nazik bir dokunuşla varlığınızı hissettirin.
“Yanındayım” ve “Buradayım” kelimeleri, kriz anında en güçlü müdahaledir.
Duyguları adlandırma ve normalleştirme
Çocuklar, yaşadıkları duyguları anlayamazsa korkar. Duyguyu adlandırmak, onunla baş edebilmenin ilk adımıdır.
“Korkmuş gibi görünüyorsun. Bu çok normal, ben de bazen korkuyorum.”
“Kızgın, üzgün ya da şaşkın olabilirsin. Hepsi anlaşılır. Bu duygular geçecek.”
***
Ne zaman profesyonel yardım gerekir?
Psikolojik ilk yardım, kriz anına yöneliktir. Ancak bazı belirtiler kalıcıysa, kişi mutlaka ruh sağlığı profesyoneline yönlendirilmelidir:
Travmadan dört hafta sonra hâlâ yoğun kabuslar, korkular, iştah veya uyku bozukluğu varsa
Kendine zarar verme düşünceleri ifade ediliyorsa
Gerçeklik algısında bozulma varsa (halüsinasyon, kendini yangının içinde sanmak vb.)
Çocuklarda ani alt ıslatma, içine kapanma, konuşmamaya başlama gibi regresif davranışlar görülüyorsa
Psikolojik güçlülüğü (dayanıklılığı) artırmak
Travmatik olaylardan sonra güçlenme: Post-travmatik gelişim
Orman yangınları gibi büyük felaketler, hayatın kırılganlığını ortaya koyar. Ancak bazı bireyler, bu tür olaylardan sonra daha dayanıklı ve anlam arayışı içinde gelişebilir. Bu sürece “post-travmatik gelişim” (Tedeschi & Calhoun, 2004) adı verilir.
Bu gelişim için gerekli üç temel beceri:
Gerçekçi umut: “Her şey normale dönmeyecek belki ama hayat devam edecek” anlayışı.
Anlam kurma: Yangının doğaya ve iklim krizine dair farkındalık yaratabileceği gibi bir çerçeve.
Toplumsal dayanışma: Başkalarıyla bağlantı kurmak, yalnız olmadığını hissetmek.
Belirsizlikle baş etme ve kontrol algısını geri kazanmak
Afet dönemlerinde en zayıflayan duygulardan biri, “kontrol hissi”dir. Belirsizlik, bireyin psikolojik regülasyonunu zorlaştırır. Uzman psikolog Susan David’in (2020) önerisine göre:
“Belirsizlik içinde hareket etmek için küçük ama anlamlı eylemler seçin.”
Bu eylemler şunlar olabilir:
Aileyle gün planı yapmak
Gönüllü bir kuruluşa bağış yapmak
Günlük tutmak
Doğayı onarma çabasına katkıda bulunmak (fidan dikimi, temizlik)
Dayanışma, yardımlaşma ve toplumsal umut
Yardım etmek, sadece başkalarını değil, yardım eden kişiyi de iyileştirir. Bu fenomen “yardım etme yoluyla iyileşme” (altruism born of suffering) olarak bilinir (Staub, 2003). Yangınlar sonrası iyileşme sürecinde:
Mahalle dayanışmaları
Online psikolojik destek grupları
Gönüllü veteriner destekleri
Okullarda travma sonrası farkındalık programları gibi uygulamalar psikolojik dayanıklılığı artırır.
Umut ve gelecek odaklılık
Umut, sadece iyimserlik değildir, aktif bir çabadır. Amerikalı psikolog Charles R. Snyder’a göre umut, hedef koyma ve bu hedefe ulaşmak için yollar üretme yetisidir. Bu anlamda aile içinde umut verici söylemler ve küçük hedefler belirlemek iyileşmeyi hızlandırır.
“Ne yapabiliriz?” sorusunu çocuklarla birlikte sormak ve yanıtlamak, onları da bu sürecin öznesi haline getirir.
Psikolojik ilk yardım ile ilgili son söz: İnsan olmak, yanında olmaktır
Psikolojik ilk yardım, profesyonel olmayı değil, “insanca” olmayı gerektirir. Dinlemek, yanında durmak, güvende olduğunu hissettirmek en etkili iyileştirme yollarındandır. Çünkü bazı yaraları iyileştirmek için sadece “orada olmak” yeterlidir.
Afet görsellerine maruz kalmak: Beyin ve duygular üzerindeki etkileri
Tekrarlayan görüntüler ikincil travmayı tetikleyebilir.
Yapılan araştırmalar, afetle doğrudan karşı karşıya kalmayan kişilerin bile medyada şiddetli görsellere tekrar tekrar maruz kalmaları sonucu travma benzeri belirtiler gösterebildiğini ortaya koymuştur.
Örneğin Holman, Garfin & Silver (2014) çalışmasında, 2013 Boston Maratonu bombalaması sonrası televizyon ve sosyal medyada sürekli görüntü izleyen bireylerin, olay yerinde fiziksel olarak bulunanlardan daha yüksek akut stres tepkileri yaşadığı saptanmıştır.
Bu çalışma, görsel içeriğin yoğunluğu ve tekrarı arttıkça beyin travmatik bir olayı “bizzat yaşamış” gibi işlemleyebileceğini gösteriyor.
Travmatik görüntüler duygusal bulaşmaya neden olabilir.
Empatik bireylerde, hayvanların yanmış bedenleri, insanların çığlıkları veya çocukların korku dolu anları gibi görseller, duygusal bulaşma (emotional contagion) etkisiyle bireyin kendi stres düzeyini artırabilir (Hatfield et al., 1993).
Bu tür paylaşımlar, kişinin sinir sisteminde “savaş-kaç” tepkisini (amigdala aktivasyonu, kortizol salınımı) tetikleyebilir.
Çocuklar soyutlama yapamaz, görüntüleri gerçek sanabilir.
Küçük yaştaki çocuklar sosyal medyada izledikleri bir yangın görüntüsünün başka şehirde olduğunu anlamakta zorlanabilir.
National Child Traumatic Stress Network (NCTSN), 6 yaş altı çocukların ekranla izledikleri her afet görüntüsünü tekrar tekrar yaşanıyor gibi algılayabileceğini ve bu durumun uyku bozuklukları, ayrılma kaygısı, alt ıslatma gibi semptomlara yol açabileceğini vurgular.
Afet içeriklerini paylaşmak, travmayı yaygınlaştırabilir.
Van Bavel et al. (2020), sosyal medya kullanıcılarının “toplumsal farkındalık” yaratmak için korku içeren görseller paylaştığını ancak bunun toplumsal kaygıyı yükselttiğini, özellikle afet anlarında “kolektif panik davranışlarını tetikleyebileceğini” belirtmiştir.
Beynin bilgi işleme kapasitesi aşırı uyarıldığında duygusal kapanma olur.
Travmatik görsellerin art arda izlenmesi, özellikle hassas bireylerde “disosiyatif kopma”ya (kendinden kopma, uyuşma hissi) neden olabilir. Bu bir tür savunma mekanizmasıdır, ancak uzun vadede duygusal yoksunluk hissine dönüşebilir (van der Kolk, 2014).
Olumlu etkiler de mümkün mü?
Evet - kontrollü, umut verici, yapıcı paylaşımlar iyileştirici olabilir:
Yardım kampanyaları, kurtarılan hayvanlar, itfaiye gönüllüleri, toplumsal dayanışma görüntüleri, beyindeki “bağlılık ve dayanışma” sistemlerini uyarır (oxytocin salınımı artar) ve travmanın olumsuz etkisini tamponlayabilir (Fredrickson, 2001).
Fakat bu olumlu etki için içeriklerin dengeli, güvenilir ve çocuktan uzak olacak şekilde filtrelenmiş olması gerekir.
Sosyal medya kullanımı için öneriler
Kendiniz ve çocuklarınız için medya maruziyetini sınırlayın. Günde 1-2 kez resmi kaynaklardan bilgi alınması yeterlidir (APA, 2021).
Çocuklarla birlikte haberleri izleyin. Sonrasında onları rahatlatacak açıklamalar yapın.
Sosyal medyada filtreleme yapın. Aşırı yıkım içeren hesapları sessize almak psikolojik hijyen açısından faydalıdır.
Umut verici içerikleri yaygınlaştırın. Toplumsal destek, yardım çağrısı ve birlikte başarma duygusunu öne çıkaran içerikler tercih edin.
Yangın sadece ağaçları yakmaz, insanın ruhuna da dokunur. Gördüğümüzü paylaşmak, yaşadığımızı anlamlandırmak kadar birbirimize uzanmak da bir iyileşme biçimidir. Psikolojik ilk yardım bazen bir cümleyle, bazen bir suskunlukla başlar. Hatırlamalıyız ki korku bulaşıcıysa, dayanışma da öyledir. Kendimize iyi bakmak, birbirimize iyi gelmekle başlar...