Kırmızı Buğday - Ahmet Büke 2025-08-05 22:00:00
Yazar: Osman Akbaşak
Ahmet Büke’yi önce blog yazılarından sonra ölçü kitaplarından ve son olarak da “Deli İbram Divanı” romanından okurları yakından tanıdılar. Yakın zamanda haber aldığımıza göre “Deli İbram Divanı” yedinci baskısını yaptı. Bir süre önce de tiyatro oyunu olarak sahnelendiğini biliyoruz. Öykülerinin ardından bu roman gerçekten hak ettiği yere geldi.
Elbette böyle bir romanının ardından Ahmet Büke’den okurları yeni bir roman bekleyecekti ve o roman birkaç ay önce geldi “Kırmızı Buğday...” Tam bir Anadolu ve Kurtuluş Savaşı destanı, 495 sayfa. Sadece destan demek yetmez... Ahmet Büke’yi yakından tanıyanlar çok iyi bileceklerdir, yazarımız çok iyi bir anlatıcıdır. Büyüklerinden gelen geleneklere sahip çıkmış, onlardan duyduklarını okurlarına yeri geldiğince çok güzel aktarabilmiş, öykülerine romanlarına yedirebilmiş bir ustadır.
İnanılmaz zenginlikteki Anadolu efsaneleri, masalları, söylenceleri ne derseniz deyin dilden dile anlatılarak bu günümüze geldiyse Ahmet Büke gibi geleneklerine sadık, büyüklerine saygılı, sahip çıkan yazarlar sayesindedir. Okuduğunuzda bazen bir masaldan bir bölüm yarattığını ve bu bölümün romanın içine son derece ustaca yerleştirdiğini de göreceksiniz...
Romanın ana konusu aslında Kurtuluş Savaşı, ancak doğrudan doğruya Kurtuluş Savaşı'nın içine girmiyor. Kendi bölgesi olan Gördes, Akhisar yöresindeki kırsal yaşamı derinlemesine inceleyerek romana başlıyor. Bazı anlarda olayların birbirine karışmasından, isimlerin çokluğundan şaşırabilirsiniz, ancak hepsi birbiriyle ilintili. Ve her bir olay derlenip toplanıp bir ya da birkaç kişiye bağlanıyor.
Roman kendi içinde bölümlere ayrılmış. Birinci bölümde Osmanlı'nın savaşlarından bile haberi olmayan Anadolu'nun özellikle Akhisar bölgesinin kırsalında yaşanan ağaları, beyleri, marabaları, köylüleri arasında yaşananları bütün çıplaklığıyla okuyoruz. Bir ailenin egemenliği gidiyor diğer bir ailenin egemenliği geliyor ama ezilen insanlar hiç değişmiyor.
İkinci bölümde o günün deyimiyle Cihan harbi patlak veriyor. Anadolu'ya yansıyan en önemli kısmı Çanakkale savaşıdır. Anadolu insanın gururudur Çanakkale Savaşı. Akhisar'dan giden köylülerden bir kısmı için de öyledir elbette...
Üçüncü bölümde Cihan harbi tamamlanmış, yenilgi sonrası Anadolu'da ve bizim romanımız için Akhisar Gördes bölgesinde yaşanan iç çatışmalar, ihanetler, entrikalar iç içe geçmiş yaşam öyküleri ve yöresel iktidar savaşları ön plandadır.
Dördüncü bölümde ise artık kurtuluşa giden yolda verilen mücadele zaman zaman tanıdık isimler, tanıdık olaylarla sürüp gider. Çok bilinen Kurtuluş Savaşı romanlarında olduğu gibi bilindik kahramanlar, bilindik yiğitliklerle sona ermez roman. Okuyanlar yani sizler bizler bu romanın sonunu hepimiz biliyoruz.
Bu romanın vermek istediği kimlerin nasıl kahramanlıklar yapıp kurtuluşa nasıl ulaştığı değildir. Cephe gerisinde neler yaşandı, sadece görünen düşmanla değil görünmeyen kimlerle çarpışıldı, kimlerle neler yaşandı. Hainlik yapanların hepsi cezalarına çekti mi yanına kâr kalanlar oldu mu?
Bütün romanların olmazsa olmazı çok güzel bir aşk olgusu öylesine içten öylesine imrenilesi bir şekilde verilmiş ki okur sanki kendisi yaşıyormuş gibi duyumsuyor.
Kurtuluş Savaşı'mızın destansı olaylarından biri olan Akbaş cephaneliği baskını belki duymamış olanlar için bilgilendirici olarak hoş bir ayrıntı olmuş.
Bugüne değin okuduğum Kurtuluş Savaşı romanları içinde çok farklı bir yere sahip olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Hamasetten uzak, yapılan yaşanan her şey o günkü koşulların doğal bir uzantısıymış gibi anlatılan ve aslında gerçekten öyle olduğunu duyumsadığımız gerçekçi bir roman okuyacaksınız.
Bütün roman için söyleyebileceğim şey öylesine güzel ayrıntılar öylesine derinlemesine verilmiş ki belki bir başka yazar bunu bir üçleme olarak üç ayrı başlıkta üç ayrı kitap olarak yazabilirdi. Bunu yazarımıza kendim de söyledim ama böylesini tercih ettiğini anladım. Roman rahatlıkla okunuyor uzunluğuna bakarak bundan kimsenin çekincesi olmasın, yalnız başlangıçta okurken elinize bir kağıt kalem alıp isimleri not etmenizi salık veririm.
Hiç durmadan yazmaya devam et... Özellikle dinlediğin masalları biz de duymak istiyoruz.
Bütün kitapların için yazdığım gibi; kalemine sağlık Ahmet Büke kardeşim,