“Cumhuriyetten önce İzmir’de Türk kadını” konulu söyleşide konuşan Prof. Dr. Engin Berber, Cumhuriyetin Türk kadınına getirdiği çok sayıda kazanım olduğunu, ancak son yıllarda bu kazanımlarda ciddi geriye dönüşler olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Berber, Cumhuriyet döneminde 1920’de, 1930’da kadınları siyasal hayata katan, kamu hukuku bağlamında ayrıca medeni hukuk bağlamında konumunu düzelten kazanımları takdirle karşılamak gerektiğini söyledi. Bu kazanımların 2006-2007’ye kadar devam ettiğini belirten Prof. Dr. Engin Berber, 2000'li yılların ardından bu haklarda ciddi bir geri dönüş olduğunu dile getirdi.
Konak Belediyesi tarafından düzenlenen “Cumhuriyetten önce İzmir’de Türk kadını” konulu söyleşi Güzelyalı Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Engin Berber’in konuk olduğu söyleşinin ardından, düzenlemesi yine Prof. Dr. Berber tarafından yapılan, koleksiyoner Cem Üsküp’ün katkısıyla hazırlanan “Cumhuriyet ve Türk Kadını” temalı sergi açıldı.
İslamdan sonra kadın için değişim
Cumhuriyet Türkiye’sinin toplumsal yaşamda kadına çizdiği role bakmak için Osmanlı dönemi ve öncesine bakmak gerektiğini belirten Prof. Dr. Engin Berber, Türklerin M. S 6. Yüzyılda toplumsal yaşamıyla ilgili en detaylı bilgilere Çin kaynaklarında rastlandığını anlattı. Orhun Anıtları’nda kadınlardan “ilbilge” diye söz edildiğini belirten Prof. Dr. Berber, İslamiyet öncesi Türk devletlerinde Kaan’la Hatun’un birlikte hareket ettiğini ancak islamiyetin kabulünden sonra bu durumun değişmeye başladığına dikkat çekti.
Prof. Dr. Berber, “İslamın etkisiyle birlikte yavaş yavaş erkek karşısında kadının konumu ikincil olmuş, toplumsal yaşamda geri plana düşmüştür. Devletin kılık kıyafet konusunda Osmanlı döneminde bazı düzenlemeler var. Bu düzenlemelerin etkisiyle kadının açık mekanlardan kapalı belli mekanlara sıkıştırıldığını görüyoruz” dedi.
1839’daki Tanzimat Dönemi’nden itibaren devletin kadınlara nefes alacağı küçük pencereler açtığı bilgisini paylaşan Prof. Dr. Engin Berber, bu çabaların arkasında batılılaşma çabalarının olduğunu kaydetti.
Osmanlı’da müslüman Türk kadınlarının nefes alması için açılan pencerelerden daha çok orta ve orta üst sınıfın yararlanabildiğine dikkat çeken Berber, “Bu zorunlu batılılaşma çabaları, devletin Avrupa’dan geri kalmasından kaynaklanan çabalar müslüman Türk kadını için bir pencere açmıştır. Ama bunlardan kim yararlanmıştır. Türk kadının tamamı mı? Ağaların eşrafın ve bazı Tanzimat bürokratlarının kızları mı? Tabii ki taşrada, kırda kadınlar bu değişimin nimetlerinden pek faydalanamamıştır” diye konuştu.
Kadının en değerli varlığı çeyizi
Prof. Dr. Engin Berber, Cumhuriyetten önce İzmir’de Türk kadınının yaşantısını dönemin önde gelen simalarından Moralızade Nail Efendi’nin yazdığı “Mütarekede İzmir, önceleri ve sonraları “adını taşıyan kitaplarından örneklerle anlattı. Kadınların eşleriyle aynı araçta seyahat edemediğini, Karşıyaka’da genç hanımların ancak çarşafla geziye çıkabildiğinden örnekler veren Berber, o dönemde Türk kadınlarının en değerli varlıklarının çeyizleri olduğu bilgisini paylaştı.
Türk kadınlarının sosyalleşmek için evde oturma ziyaretlerine gidebildiğini anlatan Prof. Dr. Berber, diğer sosyalleşme mekanlarının ise hamamlar, mesire yerleri ve deniz banyoları olduğunu söyledi.
Kadınların 1. Dünya Savaşı’nda seferberlikten kaynaklanan, zorunlu istihdamın dışında iş yaşamında neredeyse hiç olmadığını örneklerle anlatan Prof. Dr. Berber, 1914 yılında İzmir’de Müslüman ve Türk tüccarların yer aldığı bir iş rehberinde sadece bir kadının, Karşıyaka’da bulunan Tevhide Hanım’ın terzi dükkanının yer aldığı bilgisini paylaştı.
Kazanımlar geriye gidiyor
“Bu manzarayı gördükten sonra erken Cumhuriyet döneminde 1920’de, 1930’da onları siyasal hayata katan, kamu hukuku bağlamında ayrıca medeni hukuk bağlamında konumunu düzelten kazanımları hakikaten takdirle karşılamak gerekiyor” diyen Prof. Dr. Berber, bu kazanımların 2006-2007’ye kadar sürdüğünü söyledi. Berber, sözlerini şöyle sürdürdü: “2000’li yılların başında Avrupa Birliği’ne uyum bağlamında atılan bazı önemli adımlar oldu. Ama ondan sonra süratle bir geriye düşüş ve bunu Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığıydı adı sonra adı Aile ve Sosyal Politikalar oldu. Bu isim değişikliğinden bile net olarak görülüyor. Kadın bir anda kayboldu. Aile öne çıktı. Halbuki kadınsız aile mümkün değil. Ailesiz kadın da var. 2002 ile 2009 arasında yanılmıyorsam kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde yüzde 1400’lük bir artış var” dedi.
Türk kadınının bugün gelenekle modernite arasında bir mücadele içinde olduğunu belirten Prof. Dr. Berber, “Tabii ki gönül, moderniteden yana terazinin ağır basması. Kuşkusuz öyle olacak, çünkü tersi çağdışı. Çağdışı olan hiçbirşeyin yaşamda varolması mümkün değil” diye konuştu.
Pekdaş: Nereden nereye geldik?
Söyleşinin ardından açılışı yapılan “Cumhuriyet ve Türk Kadını” temalı sergide konuşan Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, “Birçok konuda geriye gittik. Cumhuriyetin değerlerini anlamak için yenibaştan düşünmek gereken bir süreçteyiz. Cumhuriyeti, bir hukuk devrimi olması hem de kadın devrimi olması bakımından değerli bulan biz kadınlar; Cumhuriyeti ve Türk kadınını sürekli gündemde tutmak ve konuşmak istiyoruz. Cumhuriyet ve Türk kadını sergisiyle özgür bireyi yaratmak için yaptığı uğraşıları bir kez daha hatırlamak istedik. Nereden nereye geldik ve rotamız ne olmalıdır? Bunu yeniden hafızalarımızda canlandıralım istedik” dedi.
Sergideki kültür varlıkları dönemi yansıtıyor
Konak Belediyesi Güzelyalı Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde açılan sergi 16 Kasım 2017 tarihine kadar ziyarete edilebilecek. Düzenlemesini Prof. Dr. Engin Berber’in yaptığı sergide kimi milletvekilliği kimi gazetecilik yapmış, kimi de edebi eserler vermiş İzmir’de öne çıkan müslüman Türk kadınları tanıtılıyor. Hazırlanan panolarda Benal Nevzat, Cevriye İsmail, Evliyazade Makbule, Evliyazade Naciye, Hadiye Hümeyra, Hasene Nalan, Hatice Baise, Rabia Arifle ilgili kısa bilgiler yer alıyor.
Sergide Ahenk Gazetesi'nden alıntıların bulunduğu panoların yanında İzmir Antikacılar Derneği Başkanı Cem Üsküp’ün koleksiyonunda yer alan ve dönemi yansıtan giysiler, takılar, silahlar, madalyalar sergileniyor.